Sayfalar

23 Tem 2014

Can Sıkıntısı


Canım sıkılıyor, canlar!
Yetmişli yılların başında, 16'lı-17'li yaşlardaydım, ülkede ağır-kara hava hakimdi, Selimiye'de Faik Türün ve avanesi, siyasi şubede Ilgız Aykutlu ve adamları, Ankara'da "makable şamil" uygulamalarıyla "Şalcı Nihat"ın işbaşında olduğu günlerdi. Delikanlılığın verdiği kanımın sıcaklığının bile soğuduğu günlerdi. Ölüm sokaklarda kol geziyor, işkence çığlıkları göklere yükseliyor, fidanlar darağaçlarında sallandırılıyordu. İlk kez umutsuzluk, çöküntü ve yılgınlığı hissettiğim yıllardı. 

Sonra "beşibiryerde"li yıllar geldi, Kenan Evren ve cuntası bir nesli yokeden ve bugünkü Türkiye'nin temelini atan faşist ortamı gerçekleştirdi. Aile babası olduğum yıllardı. Bu kez umutsuzluğumun ve yılgınlığımın çok daha hafif olduğunu, aksine direnme ve geleceğe güvenme duygumun ağır bastığını hatırlıyorum. Halbuki 12 Eylül, 12 Mart'tan çok daha vahşiydi. Umutsuzluk ve yılgınlıkla daha önce tanışmamdan olsa gerek, olumsuz duygular bende bu kez daha az etkili olmuştu. 


Sonra Çiller'li, Ağar'lı, Koman'lı günler geldi. Hani Çatlı'ların, Kırcı'ların cirit attığı, yargısız infazların yoğun bir şekilde yapıldığı, Cumartesi Anneleri'nin hergün biraz daha  kalabalıklaştığı günler. Susurluk sürecinin başlaması sonra gelişti. Orta yaşlarımı bu kötü günlerle geçirdim, sıkıldım mı? evet, üzüldüm mü? evet, ama bitti her şey demedim, aksine daha bir sakinlikle, daha bir umutla, daha bir temkinlilikle ülkemi sahiplenmeye çalıştım. 


Geldik bugünlere... "Kanun benim", "ben yaptım oldu", "bana dokunan yanar" dönemine. Paraların sıfırlanamadığı ama hukukun sıfırlandığı günlere. Kendi Frankeştayn'ını yaratıp sonra onla başa çıkmaya çalışan, hırsızlık ve yolsuzlukların kutsandığı günlere. Yaşım artık yaşlı kategorisinde, hayat tecrübem tavan yapmış durumda, emeklilik ile duru ve güzel günleri yaşayacağım günlerdeyim. Ama "canım sıkılıyor canlar", umutsuzluk ve yılgınlık illeti beynimin kapısına dayandı. Bu kez geçmişteki havadan farklı bir hava var, kara-sarı, kurşun gibi ağır bir hava. Teslim olmayacağım umutsuzluğa, yılgınlığa elbet, ama canım yanıyor, canım sıkılıyor işte...


"Ne de olsa kışın sonu bahardır,

 Bu da gelir bu da geçer ağlama."   
diyerek Aşık Daimi'nin sözleriyle noktamızı koyalım, ne de olsa her karanlığın sonu aydınlıktır.