Sanırım
70’li yılların başlarıydı, fakültede yoğun siyasi hareketlilik ile öğrenci
olarak bizlerin heyecanlı hareketliliği
birbirinin içine girmişti. Türkan Hoca’mızı ilk kez o sıralarda
görmüştüm, kısa siyah saçları ve incecik vücudu, aydınlık güler yüzü ile hemen
dikkat çekiyordu, güzel, alımlı bir kadındı.
Yüzünde
saklamaya çalışmadığı ancak hissedilen bir hüzün vardı. Daha sonra dermatoloji
stajında tekrar karşılaşmıştım, sanki daha da güzelleşmişti. Biz 77’liler can
güvenliğimiz olmadığı için yeminsiz ve törensiz fakülteyi bitirdiğimizde
bizleri teselli eden bir Nuran Hocamız, bir Hayrünisa Hocamız ve bir Türkan
Hocamız vardı.
Daha sonra
hocamı Lepra hastanesinde bir kez daha gördüm, aynı asil duruşuyla , özgüveni
dorukta, koşuşturan ve yorulmayan bir bilim insanı… Yıllar sonra tekrar ve son gördüğümde
ise İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nde kendisi gibi yorgun hasta odasında yataktaydı.
Kırmızı ruju ve bu ruj ile uyumlu bandanası, asit ile dolu karnını bizler
üzülmeyelim diye pikenin altına saklayan ancak o zarif ellerini pikenin üzerinden kaldırdığında şişliği belli
olan vücudu ile yatakta yatan ama “düşmana
inat bir gün daha yaşıyorum” bakışı ile bizlere teşekkür eden Türkan
Hoca’m.
Yüzünde
ilk gün gördüğüm hüzün aynen duruyordu, yıllar bu hüznü silememişti. Aslında
gülüşünde, inatçı konuşmasında, hatta kahkahasında bile o tatlı hüznü hep
vardı. Kendisine İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak Rektör Yardımcıları ve
Genel Sekreterimizle birlikte geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuş, yanında
olduğumuzu ifade etmiştik.
Türkan
Saylan bir semboldür, Atatürkçülük adına Atatürk’ü yanlış yorumlayan ve
davrananlara “ne şeriat ne darbe” söylemiyle demokrasinin erdemini her fırsatta hatırlatan, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlığının
sembolüdür. Düşüncelerini şiddet ve kaba
kuvvetle savunan ve kabul ettirmeye çalışanlara karşı duruşuyla insancıllığın
ve düşünce özgürlüğünün sembolüdür. Ölüme yaklaştığı son günlerde uğradığı
haksızlıklara ve iftiralara karşı bedeninin tükenmekte olan enerjisini son ana
kadar kullanışı ile direnişin sembolüdür.
Eğitim için
devletin yapamadığını yapan, binlerce fakir ve kısıtlı olanaklar içindeki genç
kızımızı karları delerek aydınlık gökyüzüyle buluşturan, okutan, eğitimin
sembolüdür, kardelenlerin anasıdır.
Onuncu Yıl
Marşı'nı olur olmaz yerde ve zamanda çalıp zıp zıp zıplamak yerine 35 000 burslu
kız öğrencinin 100 000’e çıkarılmasını, her köye bir okul, her ilçeye bir kız yurdu yapılmasını vasiyet
eden bir çağdaş yaşam sembolüdür. Mitinglerde kendisini konuşturmayanlar ve
cenazesine gelmeyen Devlet temsilcilerine hatta her kesime ölümüyle gerçek
insan sevgisini, olgunluğunu, kadirbilirliğini ve yurt sevgisini gösteren bir idealdir, bir
ülküdür.
Türkan
Saylan, tam da hocası Prof.Dr. Sadi Irmak’ın tanımladığı gibi " bağımsızlığın, özgürlüğün, çağdaşlaşmanın,
sosyal adaletin, ülke bütünlüğünün, som, mutlu bir vatandaşlık ülküsünün,
barışık bir dünya düzeninin sembolü olan Atatürkçülüğün" * gerçek bir
öğreticisi , örnek bir Cumhuriyet kadınıydı.
Bizler sana
minnettarız güzel Hocam.
*Atatürk’ten
Anılar. Ord. Prof.Dr.Sadi Irmak, Güven Matbaası, 1978, Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder