Sayfalar

22 Ağu 2012

Türkan Saylan'ın ardından




Sanırım 70’li yılların başlarıydı, fakültede yoğun siyasi hareketlilik ile öğrenci olarak bizlerin heyecanlı hareketliliği  birbirinin içine girmişti. Türkan Hoca’mızı ilk kez o sıralarda görmüştüm, kısa siyah saçları ve incecik vücudu, aydınlık güler yüzü ile hemen dikkat çekiyordu, güzel, alımlı bir kadındı.

Yüzünde saklamaya çalışmadığı ancak hissedilen bir hüzün vardı. Daha sonra dermatoloji stajında tekrar karşılaşmıştım, sanki daha da güzelleşmişti. Biz 77’liler can güvenliğimiz olmadığı için yeminsiz ve törensiz fakülteyi bitirdiğimizde bizleri teselli eden bir Nuran Hocamız, bir Hayrünisa Hocamız ve bir Türkan Hocamız vardı.

Daha sonra hocamı Lepra hastanesinde bir kez daha gördüm, aynı asil duruşuyla , özgüveni dorukta, koşuşturan ve yorulmayan bir bilim insanı… Yıllar sonra tekrar ve son gördüğümde ise İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nde  kendisi gibi yorgun hasta odasında yataktaydı. Kırmızı ruju ve bu ruj ile uyumlu bandanası, asit ile dolu karnını bizler üzülmeyelim diye pikenin altına saklayan ancak o zarif ellerini  pikenin üzerinden kaldırdığında şişliği belli olan vücudu ile yatakta yatan ama “düşmana inat bir gün daha yaşıyorum” bakışı ile bizlere teşekkür eden Türkan Hoca’m.

Yüzünde ilk gün gördüğüm hüzün aynen duruyordu, yıllar bu hüznü silememişti. Aslında gülüşünde, inatçı konuşmasında, hatta kahkahasında bile o tatlı hüznü hep vardı. Kendisine İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak Rektör Yardımcıları ve Genel Sekreterimizle birlikte geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuş, yanında olduğumuzu ifade etmiştik.

Türkan Saylan bir semboldür, Atatürkçülük adına Atatürk’ü yanlış yorumlayan ve davrananlara  “ne şeriat ne darbe” söylemiyle demokrasinin erdemini her fırsatta hatırlatan,   Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlığının sembolüdür.  Düşüncelerini şiddet ve kaba kuvvetle savunan ve kabul ettirmeye çalışanlara karşı duruşuyla insancıllığın ve düşünce özgürlüğünün sembolüdür. Ölüme yaklaştığı son günlerde uğradığı haksızlıklara ve iftiralara karşı bedeninin tükenmekte olan enerjisini son ana kadar kullanışı ile  direnişin sembolüdür.

Eğitim için devletin yapamadığını yapan, binlerce fakir ve kısıtlı olanaklar içindeki genç kızımızı karları delerek aydınlık gökyüzüyle buluşturan, okutan, eğitimin sembolüdür, kardelenlerin anasıdır.
 
 

Onuncu Yıl Marşı'nı olur olmaz yerde ve zamanda çalıp zıp zıp zıplamak yerine 35 000 burslu kız öğrencinin 100 000’e çıkarılmasını, her köye bir okul,  her ilçeye bir kız yurdu yapılmasını vasiyet eden bir çağdaş yaşam sembolüdür. Mitinglerde kendisini konuşturmayanlar ve cenazesine gelmeyen Devlet temsilcilerine hatta her kesime ölümüyle gerçek insan sevgisini, olgunluğunu, kadirbilirliğini ve  yurt sevgisini gösteren bir idealdir, bir ülküdür.

Türkan Saylan, tam da hocası Prof.Dr. Sadi Irmak’ın tanımladığı gibi " bağımsızlığın, özgürlüğün, çağdaşlaşmanın, sosyal adaletin, ülke bütünlüğünün, som, mutlu bir vatandaşlık ülküsünün, barışık bir dünya düzeninin sembolü olan Atatürkçülüğün" * gerçek bir öğreticisi , örnek bir Cumhuriyet kadınıydı.

Bizler sana minnettarız güzel Hocam.

*Atatürk’ten Anılar. Ord. Prof.Dr.Sadi Irmak, Güven Matbaası, 1978, Ankara              

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder