Sayfalar

29 Eyl 2012

Geçmişin Mirasını Yiyoruz

 
 
 


Tıpta Tecrübe Usulünün Tetkikine Giriş” , yazarı  Claude Bernard, çeviri Galip Ataç, İstanbul Devlet Basımevi 1934. Lise Felsefe Dersleri Yardımcı Kitapları no:2 .  Kitap Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) Talim ve Terbiye Dairesinin 25.06.1934 tarih ve 2454 numaralı emri ile 3000 nüsha tab’edilmiştir (basılmıştır)”. Kitabı adeta okşarcasına elime alıyorum ve sayfalarını açıyorum. Açılış sayfasında şu sözler yer alıyor;  “Bu kitabı okumak o kadar kuvvetli bir tesir bırakır ki, yakında  yeni bir ruhun o güzel tıp tetkiklerini canlandıracağını düşünmekten insan kendini alamazPasteur 1866.   Kitap 366  sayfa ve  fiyatı 95 krş.

Claude  Bernard, Fransız fizyoloji bilgini (1813-1878). Araştırmalarıyla fizyolojinin gözlem alanını genişletmiş, canlı hayvanlar üzerinde yaptığı deneyler ve bu deneylerin eleştirel incelenmesini sağlayarak öğrencilerini çok etkilemiş ve bu yöntemleri  kısa sürede yayılmıştır.

 Bu kitap tıp fakültelerinde okutulan bir kitap mı ? Hayır. Liselerde okutulan felsefe derslerine yardımcı olarak okunması için basılan bir kitap. Evet yanlış yazmadım, tıp fakültelerinde değil, liselerde okutulan bir kitap. Bu kitabın bugün liselerde okutulmasından vazgeçtim de, felsefe dersleri okutuluyor mu liselerimizde,  neler okutuluyor?  bunu sorgulamamız gerekli. Kitapta  bir tıp adamının fizyolojide deneysel yöntemleri anlatması dışında felsefe ile ilgili ne var diye merak ederseniz sadece Fasıl IV de yer alan “tıpta tecrübe usulünün önüne çıkan felsefe engelleri” bölümünü bulmakla kalmayacak, kitabın tümünün felsefi bakışla yazılmış olduğunu göreceksiniz.

O dönemin kadroları müthiş öngörüleriyle  dönemin gençliğini nasıl geleceğe hazırlamışlar, insanın gözleri doluyor. Atatürk ve arkadaşları “Cumhuriyeti” işte bu gençlere emanet etmişler. Gelecek için gençlere güvenirken boş sözlere itibar etmemişler, akılcı iş ve projeler yaratmışlar, eğitimi önceleyerek sıkı bir nesil yetiştirmişler. Bir de 1980 sonrası gençlerimizin eğitimlerine, bu gençlere okutulan kitaplara, müfredata, sınıf geçme yönetmeliklerine, otomatiğe bağlanmış öğrenci aflarına, kayıt rezaletlerine, çocuklarımızın sınavlar için koşu atı gibi eğitilmelerine bakıyorum da, nereden nereye…

Aklıma Mutlu Ekici’nin “DURUM” isimli  şiirinden İstanbul Tıp’77 mezuniyet albümümüze de koyduğumuz şu dizeler geliyor:

İlk amacımız senin çağına Atatürk’üm

Gerçek bu.

Oysa, gelecek yüzyıllardan söz ediyordun

Beni çabuk aşın, yetmez bu !

Atılım, girişim, bilim diyordun

Sesin kulağımızda ama

Bilim diye, bilim diye neler öğrendik

Biliyor musun ?



 

Yine o dönemde basılmış  Lise Felsefe Dersleri Yardımcı Kitaplarına bir göz atalım ve bir de bugünü tekrar gözden geçirelim.   Yaratıcı Tekamülden Hayatın Tekamülü(yaratılışcılıktan evrime) , “Etika”, “Monadoloji (Leibniz’in  ünlü felsefe kitabı), Bilgi ve Hata”, “Hayatın Mihaniki Telakkisi (yaşamın mekanik değerlendirilmesi),  Kant’tan Parçalar”, “Uzluk Oğlu Farabi’den Parçalar”, “Beşeri Bilgilerin Prensipleri”, “Mistiklik ve Mantık”, “Sosyolojinin Unsurları”, “Kainatın Muammaları” (evrenin sırları), “Ahlak  Tecrübesi”.

Bu kitapların basılması ve eğitimin şekillendirilmesinde emeği geçen o dönemin Milli Eğitim Bakanları  Mustafa Necati’yi  (Aralık 1925 -  Ocak 1929),  (1 Ocak 1929 tarihinde apandisit patlaması sonucu vefat eden ve Ankara'daki tarihe tanıklık etmiş evini 2006’da kuru fasulyeci Hüsrev Lokantası'na devrederek  kendisine olan şükran borcumuzu ödediğimiz(!) büyük eğitimci), Cemal Hüsnü Taray’ı ( Nisan 1929 -  Eylül 1930), Esat Sagay’ı (  Eylül 1930 -  Eylül 1932), Dr.Reşit Galip’ i (  Eylül 1932 -  Ağustos 1933) (Darülfünun'da Üniversite reformunu başlattı, öğretmenlere genel bütçeden maaş ödenmesini sağladı. Yakalandığı zatürre nedeniyle genç yaşta 41 yaşında vefat etti. İlkokullarda okutulan "Andımız" metni Dr. Reşit Galip'indir) , Yusuf Hikmet Bayur ‘u (Ekim 1933-Temmuz 1934),  Zeynel Abidin Özmeni   ( Temmuz 1934 -  Haziran 1935), Saffet Arıkan’ı (  Haziran1935 -  Aralık 1938) ve  efsane bakan Hasan Âli Yücel ‘i ( Kasım 1938- Ağustos 1946)  (Ankara Fen Fakültesi'nin kurulması, Yüksek Mühendis Okulu'nun İTÜ'ye dönüştürülmesi ve Ankara Tıp Fakültesi'nin kurulması, Köy Enstitüleri'nin açılması, Dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi,  Devlet Konservatuvarı’nın kurulması , Türkiye'nin UNESCO'ya girişi, dört yıllık çabaları sonucunda 15 Haziran 1946'da Üniversiteler Yasası’nın çıkartılmasını sağlayan Cumhuriyet tarihimizin en önemli isimlerindendir, şair Can Yücel’in babasıdır)  hatırlamak gönül borcumuzdur.

O dönemin devlet adamları, siyasetçileri ne kadar öngörülü, ne kadar ileri görüşlü, bakış açıları geniş, gerçekten ülkesini düşünen insanlarmış. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, o dönemin bu büyük değerlerine saygı ve minnet duymak yeterli mi bilemiyorum. O dönemde kurulan temellerin sağlamlığı üzerinde duruyoruz. Hala geçmişin mirasını yiyoruz.

Siz ne dersiniz ?  


5 Eyl 2012

Meslek Seçme Şansım Olsaydı…



Hekimlik mesleğinde 35 yılı geride bıraktım, bunun son dört yılı yöneticilikle geçti, aktif cerrahiyi ve hekimliği noktaladım. Bazı dostlarıma göre erken alınmış bir karardı. Bunun nedenleri ayrı bir yazı konusu, gün gelir yazarım, ancak geriye dönüp baktığımda şimdiki aklım olsa hangi mesleği seçerdim, bu mesleğe yönelik eğitime başlardım diye düşünüyorum. Hemen “ yine hekim olurdum” dememi bekliyorsanız yanılırsınız.

Meslek seçiminde önemli unsurların “kendini tanıma, yeteneklerini değerlendirme, ilgi alanlarını bilme, değerleri ya da kişilik özelliklerini ölçme” olduğu klasik bilgi olarak kitaplarda yer alır. Bunların yanı sıra,  ailenin isteğini yerine getirme, yakın çevrenin etkisinde kalma, toplumsal yargılardan etkilenme vb gibi dış faktörlerden etkilenmemek te  önemli faktörlerdir. Kişilik dışında mesleğin niteliği, mesleğe giriş şartları ve emeklilik, iş bulma durumu, kazanç ve meslekte ilerleme şartları ilk akla gelen faktörlerdir.

Peki, kendinizi nasıl değerlendireceksiniz ?  Klasik bilgiler buna şu şekilde yanıt veriyor: Soyut düşünebilme, akıcı bir dille yazabilme, başkalarını anlayabilme, çabuk karar verebilme, el becerisi, el-göz koordinasyonu, renk algısı gibi özelliklerin gerekli olduğu şekil ve uzay iletişimini görebilme ve mekanik beceri.

 

Bakmayın siz meslek seçiminde temel unsurların “Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ndeki sıralanmasına. Yani üçgenin tabanını “temel fizyolojik ihtiyaçlar” oluşturuyor, sonra sırasıyla güvenlik, ait olma, saygı ve statü ve nihayet üçgenin tepesinde “kendini gerçekleştirme” yer alıyor. Bunlar akademik bilgi. Pratikte ise seçim aşamasında en önemli parametreler anne-baba isteği, idolün mesleğine özenme, güncel popüler mesleğe yönelim, kazanç  yüksekliği, ve toplum içinde saygınlık ilk sıralarda görülmekteler.

Bir kimsenin kendisine uygun mesleği seçebilmesi için “ben neler yapabilirim ve meslekten neler bekliyorum ?“ sorusuna cevap vermesi gerekir. Ben bu soruyu kendime sordum ve yapabileceklerim sonucunda üç meslekte karar kıldım.

Bu üç mesleğin de ortak yönleri şöyle; sorumlulukları, dolayısıyla riskleri yok, ucunda mahkemeye düşmek, tazminat ödemek,  şiddete uğramak yok, zevk ve sefanın sınırını belirleme elinizde, kazançları azımsanmayacak miktarda, dünya nimetleri size sunuluyor, siz bu nimetlerin peşinde koşmuyorsunuz. Popüler ve medyatik oluyorsunuz, herkes sizin için paralanıyor, adeta yaratıyor, gece yattığınızda yastığa baş koyar koymaz uyuyorsunuz, gecenin bir yarısı telefonunuz çalmıyor, mesleğinizi evinize ve yatağınıza taşımıyorsunuz. Nöbeti yok, sıcak veya soğuktan etkilenmek, yorgun düşmek söz konusu değil. Emekliyken de aktif meslek hayatınızı sürdürebiliyorsunuz. Beyninizi çok zorlamanız da gerekmiyor, fiziksel güç gerektirmeyen masa başı işler bunlar. “mide fesadına” uğramak dışında meslek hastalığı veya iş kazası görülmüyor.

Meslek seçme şansım olsaydı sıralamam şöyle olurdu:    1. gazete veya televizyonda “futbol yorumculuğu ”. 2. bir gazete veya dergide “gurme yazarlığı”. 3. Sağlıklı yaşam ve beslenme konusunda “haftalık köşe  yazarlığı”. 
Sizin sıralamanız ne olurdu ?