Sayfalar

30 Tem 2013

KNIDOS ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

 



Knidos MÖ 360 yıllarında eski yeri olan bugünkü Datça kentinden, şimdi bulunan yerleşim yerine yani  Tekir Burnu denilen yere taşınmış. Kos’tan sonra zamanının ikinci büyük tıp okulu Euryphon ve öğrencileri tarafından Knidos’ta kurulmuş. Havası ve doğal güzelliğinden dolayı “tanrılar çok yaşamasını istedikleri kullarını Knidos'a gönderirmiş” diyor yöre halkı.
 

 

Ancak kentin efsaneleşmesinin nedeni, bugün dünyada çoğu Roma devrine ait 53 kopyası olmasına rağmen orijinali bulunamamış olan çıplak Knidos Afroditi heykelidir. Heykeltıraş Praksiteles’in MÖ IV. yüzyılda yaptığı bu eserin şöhreti estetik güzelliğinin yanısıra, dünyada çıplak olarak tasarlanmış ilk tanrıça heykeli olmasından kaynaklanıyor. O tarihe kadar yalnız erkek heykelleri çıplak yapılıyormuş,  tanrıça heykellerinin ise sadece gerdan ve bir göğsü açık olurmuş. Knidos Aphrodite'nin bir eli cinsel organını kaparken diğer eli havlu tutmakta,  yani çırılçıplak, sudan yeni çıkmış olarak yapılmış.
Hikayesi şöyle: IV. yüzyılda kutsal gün Elausis Yortu’sunda çevreden gelen 20 bin kişi sahile toplanmış.  Aphrodite tapınağının rahibesi Phryne ağır ağır dalgalara doğru ilerlemiş ve elbisesinin kuşağını çözmüş. İç çamaşırları dahil tüm giysilerini teker teker çıkarıp kumsala atmış. Saçlarını açıp omuzlarına dağıtmış ve ağır adımlarla denize girmiş.  Farkındayım striptiz anlatır gibi biraz erotik oldu, ama aynen böyle olmuş. Seyredenler arasında bulunan ünlü heykeltıraş Praksiteles, bu olağanüstü güzellik karşısında büyülenmiş. İçinden “bu rahibe değil Afrodite’in ta kendisi” demiş. Bu doyumsuz güzelliği ölümsüz kılmak için heykelini yapmaya karar vermiş. Paros mermerinden yaptığı Aphrodite heykelini Knidos’lular satın almışlar, hatta daha çok paraları olmasına rağmen Kos’lular çıplaklıktan çekinmiş ve heykeli almamışlar. Knidos’ta  şimdi  kalıntıları görülebilen yuvarlak tapınağa yerleştirmişler. Heykelin hem ön hem arkadan görülebilmesi için tapınağa  iki yönde kapı açmışlar. Heykelin akibeti meçhul.



Knidos Afrodit'i Roma Dönemi kopyası, Vatikan Müzesi
 
1857 yılında İngiliz Sir Charles Newton, kraliyetin emrine verdiği bir harp gemisi, 250 tayfa, 2000 £ para ile Knidos'a gelmiş ve talan başlamış. Newton’un  kazıları, eserlerin çıkarılması ve çalınanların 212 sandıkla gemiye yüklenmesi 384 gün sürmüş. Meşhur Aslanlı mezarın aslanı da gidenler arasında, bu eserle birlikte Demeter Heykeli ve kente ait çalınan  çoğu önemli diğer eserler şimdi  British Museum'da sergileniyor.
1967-1977 yılları arasında, Amerikan Long Island Üniversitesi’nden Prof  Iris Cornelia Love  isimli bir sözde bilim insanı gelmiş, her yıl 200 işçi çalıştırarak Knidos'u kazmış,  hem de köstebekler gibi. Neyseki kazı ruhsatı açıklanmayan bir sebepten iptal edilmiş ve gitmiş. Ama bugün içimizi acıtan mezar gibi çukurlar, tarlaya köstebek girmiş gibi manzaralar bu hanımın eseridir. Aphrodite Heykelini bulabilmek için, bilim değil hırs ve şöhret için  bu rezil görüntüyü ortaya koymuş ve  çekip gitmiştir.

Newton "Aslan Heykelini gemiye yüklüyor
 
Datça İlçesi'nde yer alan 2 bin 600 yıllık Knidos Antik Kenti'nde 1988’den beri devam eden kazı çalışmalarının 2008’de durdurulmuş olduğunu öğrendik. Selçuk Üniversite’sinden olan  Türk kazı ekibine Kültür Bakanlığı tarafından ciddi suçlamaların olduğu bir dava açılmış ve adli süreç devam ediyormuş.  Böyle muhteşem bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olup da onu fütursuzca harcamak  çok üzücü gerçekten. Bu konudaki düşüncelerimi daha önce de yazmıştım (Anadolu Sahipsiz Yurdum. http://argoscelik.blogspot.com/2012/08/anadolu-sahipsiz-yurdum.html )
Kalıntılarda hemen göze çarpan talan, dağınıklık ve umursamazlık insanı derinden yaralıyor. Buralarda bir zamanlar çarşıların, kiliselerin, tapınakların olduğunu, düşünürlerin, sanatçıların hekimlerin dolaştığını düşününce   bu kadar büyük boyutta bir tahribatı yapanları da yaptıranları da lanetlemekten başka birşey gelmiyor elimden.  Antik kenti ortaya çıkarma adına yapılan soygun bence halen de devam ediyor. Çünkü sayısız çanak çömlek parçası etrafa saçılmış durumda, istediğini al git, kimsenin umurunda değil, zaten  Knidos’u görmeye gelenlerin ellerine ne geçerse hatıra olarak  alıp götürdüklerini bilmeyen yok.

Solda Akdeniz, sağda Ege, manzara şahane, kalıntıların segilendiği alan bahane
 
Büyük limanın hemen yanı başındaki 5 bin kişilik tiyatrosu günümüze kadar gelen Knidos'un, 20 bin kişilik büyük tiyatrosunun mermerlerinin bir bölümü İstanbul Dolmabahçe sarayında, bir bölümü ise 1830 yılında gemilerle Mısır'a götürülerek Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Kahire'de yaptırdığı sarayda kullanıldığını öğrenince kan tepeme sıçradı. Zaten gezi alanında soluklanacak, nefes alacak, gölgeli hiçbir yer yok.
İki yamaç üzerine kurulan antik kent, biri ege, diğeri akdeniz'de yer alan iki koy ile muhteşem bir panoramaya sahip. Gezi yeri özensiz ve bakımsız, yollar keçi yolu gibi, zaten yolda sizi keçiler karşılıyor  hatta rehberlik ediyor. Resimde görüldüğü gibi keçiler bize yol gösterdi. Eserlerin sergilendiği alan açık hava hapishanesi gibi. Küçük bir dükkancıkta Türkçe Knidos tanıtım kitabı bulunmuyor, sadece Almanca var. Kapıdan girerken 8’erden 16 lira verirken katkım olduğu için sevinmiştim, çıkarken bu parayı helal etmedim. Her şeye rağmen Knidos bizim, Knidos Anadolu’nun, Knidos geçmiş kültür ve tarihimizin bir parçası. Gidin ve görün, belki siz de iki satır yazarsınız, bu konuda bilinç oluşturulmasına katkıda bulunursunuz.

Konuksever çağdaş KNİDOS Keçisi

Knidos'un rehber keçileri bize yol gösteriyor

4 yorum:

  1. Çok güzelmiş ama burası. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şöyle bir Datça'ya uzanmak iyi gelir...

      Sil
  2. Arap işgalcilerin kilise tabanlarına yazdığı yazıları ve güneş saatini de ekleseydiniz. 100 yıl yetmez orayı kazmaya... İnsanın içi acıyor yaşanan yağmalara...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok haklısınız, yazıları göremedim ama güneş saatini gördüm, gerçekten sadece Knidos için değil tüm antik yapılar ve kentler için içim acıyor benim de...

      Sil