Knidos MÖ 360
yıllarında eski yeri olan bugünkü Datça kentinden, şimdi bulunan yerleşim
yerine yani Tekir Burnu denilen yere
taşınmış. Kos’tan sonra zamanının ikinci büyük tıp okulu Euryphon ve öğrencileri tarafından Knidos’ta kurulmuş. Havası ve
doğal güzelliğinden dolayı “tanrılar çok yaşamasını istedikleri
kullarını Knidos'a gönderirmiş” diyor yöre halkı.
Ancak kentin efsaneleşmesinin nedeni, bugün dünyada çoğu Roma devrine
ait 53 kopyası olmasına rağmen orijinali bulunamamış olan çıplak Knidos Afroditi heykelidir. Heykeltıraş
Praksiteles’in MÖ IV. yüzyılda
yaptığı bu eserin şöhreti estetik güzelliğinin yanısıra, dünyada çıplak olarak
tasarlanmış ilk tanrıça heykeli olmasından kaynaklanıyor. O tarihe kadar yalnız erkek heykelleri
çıplak yapılıyormuş, tanrıça
heykellerinin ise sadece gerdan ve bir göğsü açık olurmuş. Knidos Aphrodite'nin bir eli cinsel
organını kaparken diğer eli havlu tutmakta,
yani çırılçıplak, sudan yeni çıkmış olarak yapılmış.
Hikayesi şöyle: MÖ IV. yüzyılda kutsal gün Elausis Yortu’sunda çevreden gelen 20 bin kişi sahile toplanmış. Aphrodite tapınağının rahibesi Phryne ağır ağır dalgalara doğru ilerlemiş ve elbisesinin kuşağını çözmüş. İç çamaşırları dahil tüm giysilerini teker teker çıkarıp kumsala atmış. Saçlarını açıp omuzlarına dağıtmış ve ağır adımlarla denize girmiş. Farkındayım striptiz anlatır gibi biraz erotik oldu, ama aynen böyle olmuş. Seyredenler arasında bulunan ünlü heykeltıraş Praksiteles, bu olağanüstü güzellik karşısında büyülenmiş. İçinden “bu rahibe değil Afrodite’in ta kendisi” demiş. Bu doyumsuz güzelliği ölümsüz kılmak için heykelini yapmaya karar vermiş. Paros mermerinden yaptığı Aphrodite heykelini Knidos’lular satın almışlar, hatta daha çok paraları olmasına rağmen Kos’lular çıplaklıktan çekinmiş ve heykeli almamışlar. Knidos’ta şimdi kalıntıları görülebilen yuvarlak tapınağa yerleştirmişler. Heykelin hem ön hem arkadan görülebilmesi için tapınağa iki yönde kapı açmışlar. Heykelin akibeti meçhul.
Hikayesi şöyle: MÖ IV. yüzyılda kutsal gün Elausis Yortu’sunda çevreden gelen 20 bin kişi sahile toplanmış. Aphrodite tapınağının rahibesi Phryne ağır ağır dalgalara doğru ilerlemiş ve elbisesinin kuşağını çözmüş. İç çamaşırları dahil tüm giysilerini teker teker çıkarıp kumsala atmış. Saçlarını açıp omuzlarına dağıtmış ve ağır adımlarla denize girmiş. Farkındayım striptiz anlatır gibi biraz erotik oldu, ama aynen böyle olmuş. Seyredenler arasında bulunan ünlü heykeltıraş Praksiteles, bu olağanüstü güzellik karşısında büyülenmiş. İçinden “bu rahibe değil Afrodite’in ta kendisi” demiş. Bu doyumsuz güzelliği ölümsüz kılmak için heykelini yapmaya karar vermiş. Paros mermerinden yaptığı Aphrodite heykelini Knidos’lular satın almışlar, hatta daha çok paraları olmasına rağmen Kos’lular çıplaklıktan çekinmiş ve heykeli almamışlar. Knidos’ta şimdi kalıntıları görülebilen yuvarlak tapınağa yerleştirmişler. Heykelin hem ön hem arkadan görülebilmesi için tapınağa iki yönde kapı açmışlar. Heykelin akibeti meçhul.
Knidos Afrodit'i Roma Dönemi kopyası, Vatikan Müzesi
1857 yılında
İngiliz Sir Charles Newton,
kraliyetin emrine verdiği bir harp gemisi, 250 tayfa, 2000 £ para ile Knidos'a
gelmiş ve talan başlamış. Newton’un kazıları,
eserlerin çıkarılması ve çalınanların 212 sandıkla gemiye yüklenmesi 384 gün
sürmüş. Meşhur Aslanlı mezarın aslanı da gidenler arasında, bu eserle birlikte
Demeter Heykeli ve kente ait çalınan
çoğu önemli diğer eserler şimdi
British Museum'da sergileniyor.
1967-1977
yılları arasında, Amerikan Long Island Üniversitesi’nden Prof Iris Cornelia Love isimli bir sözde bilim insanı gelmiş, her
yıl 200 işçi çalıştırarak Knidos'u kazmış, hem de köstebekler gibi. Neyseki kazı ruhsatı
açıklanmayan bir sebepten iptal edilmiş ve gitmiş. Ama bugün içimizi acıtan mezar
gibi çukurlar, tarlaya köstebek girmiş gibi manzaralar bu hanımın eseridir.
Aphrodite Heykelini bulabilmek için, bilim değil hırs ve şöhret için bu rezil görüntüyü ortaya koymuş ve çekip gitmiştir.
Newton "Aslan Heykelini gemiye yüklüyor
Datça
İlçesi'nde yer alan 2 bin 600 yıllık Knidos Antik Kenti'nde 1988’den beri devam
eden kazı çalışmalarının 2008’de durdurulmuş olduğunu öğrendik. Selçuk
Üniversite’sinden olan Türk kazı ekibine
Kültür Bakanlığı tarafından ciddi suçlamaların olduğu bir dava açılmış ve adli
süreç devam ediyormuş. Böyle muhteşem bir
kültürel ve tarihi mirasa sahip olup da onu fütursuzca harcamak çok üzücü gerçekten. Bu konudaki düşüncelerimi
daha önce de yazmıştım (Anadolu
Sahipsiz Yurdum. http://argoscelik.blogspot.com/2012/08/anadolu-sahipsiz-yurdum.html
)
Kalıntılarda hemen göze çarpan talan, dağınıklık ve
umursamazlık insanı derinden yaralıyor. Buralarda bir zamanlar çarşıların,
kiliselerin, tapınakların olduğunu, düşünürlerin, sanatçıların hekimlerin
dolaştığını düşününce bu kadar büyük boyutta bir tahribatı yapanları
da yaptıranları da lanetlemekten başka birşey gelmiyor elimden. Antik kenti ortaya çıkarma adına yapılan soygun
bence halen de devam ediyor. Çünkü sayısız çanak çömlek parçası etrafa saçılmış
durumda, istediğini al git, kimsenin umurunda değil, zaten Knidos’u görmeye gelenlerin ellerine ne
geçerse hatıra olarak alıp götürdüklerini
bilmeyen yok.
Solda Akdeniz, sağda Ege, manzara şahane, kalıntıların segilendiği alan bahane
Büyük
limanın hemen yanı başındaki 5 bin kişilik tiyatrosu günümüze kadar gelen
Knidos'un, 20 bin kişilik büyük tiyatrosunun mermerlerinin bir bölümü İstanbul
Dolmabahçe sarayında, bir bölümü ise 1830 yılında gemilerle Mısır'a götürülerek
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Kahire'de yaptırdığı sarayda kullanıldığını
öğrenince kan tepeme sıçradı. Zaten gezi alanında soluklanacak, nefes alacak,
gölgeli hiçbir yer yok.
İki yamaç üzerine kurulan antik kent, biri ege, diğeri akdeniz'de yer alan
iki koy ile muhteşem bir panoramaya sahip. Gezi yeri özensiz ve bakımsız,
yollar keçi yolu gibi, zaten yolda sizi keçiler karşılıyor hatta rehberlik ediyor. Resimde görüldüğü
gibi keçiler bize yol gösterdi. Eserlerin sergilendiği alan açık hava
hapishanesi gibi. Küçük bir dükkancıkta Türkçe Knidos tanıtım kitabı
bulunmuyor, sadece Almanca var. Kapıdan girerken 8’erden 16 lira verirken
katkım olduğu için sevinmiştim, çıkarken bu parayı helal etmedim. Her şeye
rağmen Knidos bizim, Knidos Anadolu’nun, Knidos geçmiş kültür ve tarihimizin
bir parçası. Gidin ve görün, belki siz de iki satır yazarsınız, bu konuda
bilinç oluşturulmasına katkıda bulunursunuz.
Konuksever çağdaş KNİDOS Keçisi
Knidos'un rehber keçileri bize yol gösteriyor
Çok güzelmiş ama burası. :)
YanıtlaSilşöyle bir Datça'ya uzanmak iyi gelir...
SilArap işgalcilerin kilise tabanlarına yazdığı yazıları ve güneş saatini de ekleseydiniz. 100 yıl yetmez orayı kazmaya... İnsanın içi acıyor yaşanan yağmalara...
YanıtlaSilçok haklısınız, yazıları göremedim ama güneş saatini gördüm, gerçekten sadece Knidos için değil tüm antik yapılar ve kentler için içim acıyor benim de...
Sil