Sayfalar

14 Kas 2011

KORKU

      


Korku sahip olunan bir şeyin (hayat, para, ünvan, iş, eş, dost, sevgili, yaşam biçimi) kaybedilme olasılığının yarattığı his veya sahip olunmaya çalışılan bu şeylerin elde edilemeyeceği duygusunun yarattığı daraltıcı, bunaltıcı, sıkıcı negatif bir enerjidir .
Korku hayatımıza daha çok erken yaşlarda öcü olarak giren ve giderek artan engellenemez olumsuz bir duygudur. Yapılmaması istenilen ne ise, onun yapılmaması gerektiği anlatılmaz doğrudan korku verilerek yapılması engellenmeye çalışır. Ya ceza korkusu ya da kötü bir şeyin başımıza geleceği korkusu içimize salınmıştır. Ana-baba korkusu, öğretmen korkusu, dayak korkusu, terk edilme ve yalnızlık korkusu, karanlık korkusu, gelecek korkusu, hastalık ve ölüm korkusu… “Çok güldük başımıza bir iş gelecek” sözünü sıklıkla duyarız ve kullanırız, gülmenin bile cezalandırılacağı bir 
dünyada yaşıyoruz.

Hayatımızı korkularımız  yönetiyor  adeta.  Nelerden, kimlerden  korkmadık ki bu güne kadar?  Öğretmenlerimizden, aile büyüklerimizden, patronumuzdan, başhekimimizden, şefimizden, dekanımızdan, bakanımızdan, başbakanımızdan... Bir de bazı sözleri söylemekten; seni seviyorum demekten, benimle evlenir misin demekten, maaşıma zam istiyorum demekten, adalet istiyorum, eşitlik istiyorum, barış hemen şimdi  demekten, çalışma koşullarımız düzelsin demekten… Her çeşit otoriteden polisten, savcıdan,  mahkemelerden, medyadan  ve ne yazık ki geleceğimizden korkar olduk.  

Korku, örtmeğe en yakın olduğumuz kirimiz, gizlemeğe en çok uğraştığımız kokumuzdur” diye tanımlar Bilge Karasu korkuyu.  Kaybetme ihtimalinin olduğu yerde  korku vardır. Korku,  ya”dır ; ya giderse, ya ölürse, ya kaybedersem, ya duyarlarsa, ya başaramazsam,  ya beni sevmezse, ya işten atılırsam, ya iş bulamazsam…. Bu ya'lardan sonra çıkıp gelip te  içimizi acıtacak, titretecek, üzecek 
duygudur korku. Kişiye hata yapmayayım derken hata yaptırtan, hayatı zorlaştıran, düşünen insanın başının belası, gereksiz ama bir gerçek olan, yani mantıkla örtülemeyen ve akılla geçiştirilemeyen kaygının ötesi bir duygudur korku.

İnsanlarda günümüzde korku kültürü egemendir, bu nedenle ne "gerçeğe koşulsuz saygı” vardır ne de "insan” önemsenmektedir. Herkes endişeli, kaygı içinde ve mutsuzdur. Korku içindeyiz. Sürekli bir 
şeylerden korkuyoruz. Yarın gözümüzü ekonomik krizde açıp işsiz kalmaktan, bir anda özgürlüğümüze son verileceğinden, çocuklarımızın okul taksitlerini ödeyemeyeceğimizden, yaşam biçimimizin  değiştirilmesinden… Terörün karanlık uçurumundan... Devletin sevgisizlik ve şiddet gösterilerinden... Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan korkuyoruz. Bu ortamda  temel değer güçtür ve güç ise  paradır. Güçlü olan haklıdır, çünkü hukuk güçten yanadır. Güçlü olanın denetleme hakkı vardır, çünkü o her kapıyı açar. Paranın dışında bir güç daha var ki.... Yıllar oldu onu unutalı, unutturalı. SEVMEK. Korkunun düşmanıdır sevmek. Herşey bir insanı sevmekle başlar denir ya... 

Shakespeare’in dizelerine bir bakalım.

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için...

İnsanlar düşünmekten korkuyor, sahipsiz kalmaktan korktukları için… Ama herkes biliyor "korkunun ecele faydası yok" ki.....

                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder