Korku sahip
olunan bir şeyin (hayat, para, ünvan, iş, eş, dost, sevgili, yaşam biçimi) kaybedilme
olasılığının yarattığı his veya sahip olunmaya çalışılan bu şeylerin elde
edilemeyeceği duygusunun yarattığı daraltıcı, bunaltıcı, sıkıcı negatif bir
enerjidir .
Korku hayatımıza daha çok
erken yaşlarda öcü olarak giren ve giderek artan engellenemez olumsuz bir
duygudur. Yapılmaması istenilen ne ise, onun yapılmaması gerektiği anlatılmaz
doğrudan korku verilerek yapılması engellenmeye çalışır. Ya ceza korkusu ya da
kötü bir şeyin başımıza geleceği korkusu içimize salınmıştır. Ana-baba korkusu,
öğretmen korkusu, dayak korkusu, terk edilme ve yalnızlık korkusu, karanlık
korkusu, gelecek korkusu, hastalık ve ölüm korkusu… “Çok güldük başımıza bir iş gelecek” sözünü sıklıkla duyarız ve
kullanırız, gülmenin bile cezalandırılacağı bir
dünyada yaşıyoruz.
Hayatımızı korkularımız yönetiyor adeta. Nelerden, kimlerden korkmadık ki bu güne kadar? Öğretmenlerimizden, aile büyüklerimizden,
patronumuzdan, başhekimimizden, şefimizden, dekanımızdan, bakanımızdan, başbakanımızdan... Bir
de bazı sözleri söylemekten; seni
seviyorum demekten, benimle evlenir
misin demekten, maaşıma zam istiyorum
demekten, adalet istiyorum, eşitlik
istiyorum, barış hemen şimdi demekten, çalışma
koşullarımız düzelsin demekten… Her çeşit otoriteden polisten, savcıdan, mahkemelerden, medyadan ve ne yazık ki geleceğimizden korkar olduk. “Korku, örtmeğe en yakın olduğumuz kirimiz, gizlemeğe en çok uğraştığımız kokumuzdur” diye tanımlar Bilge Karasu korkuyu. Kaybetme ihtimalinin olduğu yerde korku vardır. Korku, “ya”dır ; ya giderse, ya ölürse, ya kaybedersem, ya duyarlarsa, ya başaramazsam, ya beni sevmezse, ya işten atılırsam, ya iş bulamazsam…. Bu ya'lardan sonra çıkıp gelip te içimizi acıtacak, titretecek, üzecek
duygudur
korku. Kişiye hata yapmayayım derken hata yaptırtan, hayatı zorlaştıran,
düşünen insanın başının belası, gereksiz ama bir gerçek olan, yani mantıkla örtülemeyen ve
akılla geçiştirilemeyen kaygının ötesi bir duygudur korku.
İnsanlarda
günümüzde korku kültürü egemendir, bu nedenle ne "gerçeğe koşulsuz saygı”
vardır ne de "insan” önemsenmektedir. Herkes
endişeli, kaygı içinde ve mutsuzdur. Korku içindeyiz. Sürekli bir
şeylerden korkuyoruz. Yarın gözümüzü ekonomik krizde açıp işsiz kalmaktan, bir anda özgürlüğümüze son verileceğinden, çocuklarımızın okul taksitlerini ödeyemeyeceğimizden, yaşam biçimimizin değiştirilmesinden… Terörün karanlık uçurumundan... Devletin sevgisizlik ve şiddet gösterilerinden... Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan korkuyoruz. Bu ortamda temel değer güçtür ve güç ise paradır. Güçlü olan haklıdır, çünkü hukuk güçten yanadır. Güçlü olanın denetleme hakkı vardır, çünkü o her kapıyı açar. Paranın dışında bir güç daha var ki.... Yıllar oldu onu unutalı, unutturalı. SEVMEK. Korkunun düşmanıdır sevmek. Herşey bir insanı sevmekle başlar denir ya...
şeylerden korkuyoruz. Yarın gözümüzü ekonomik krizde açıp işsiz kalmaktan, bir anda özgürlüğümüze son verileceğinden, çocuklarımızın okul taksitlerini ödeyemeyeceğimizden, yaşam biçimimizin değiştirilmesinden… Terörün karanlık uçurumundan... Devletin sevgisizlik ve şiddet gösterilerinden... Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan korkuyoruz. Bu ortamda temel değer güçtür ve güç ise paradır. Güçlü olan haklıdır, çünkü hukuk güçten yanadır. Güçlü olanın denetleme hakkı vardır, çünkü o her kapıyı açar. Paranın dışında bir güç daha var ki.... Yıllar oldu onu unutalı, unutturalı. SEVMEK. Korkunun düşmanıdır sevmek. Herşey bir insanı sevmekle başlar denir ya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder