Sayfalar

5 Oca 2012

Babalar ve Ogullar


Tam çevirisi “Babalar ve Çocuklar” olan İ. Turgenyev’in  ünlü romanı Türkçe’ye “Babalar ve Oğullar” olarak çevrilmiştir. Liberal “babalar” ile nihilist “çocuklar” arasındaki  tartışmalar ve çatışmalar anlatılır romanda. Bir çeşit kuşak ve kültür  çatışması da  denebilir anlatılanlara. Kitabı kütüphanemde kitaplar arasında gezerken (ki ben buna “kafa boşaltma saati” diyorum)  gördüm ve çocuklarımı düşündüm, oğullarımı.
Üç oğlum var, onlarla hiç kuşak çatışması yaşamadım, baba-oğul ilişkisinin ötesinde yaş farkı olan birer arkadaş gibi hissettik birbirimizi. Yıllar bu ilişki içinde geçti. Onları bizden daha şanslı bir kuşak olarak  görmedim, “bizim zamanımızda….” diye başlayan cümlelerle sıkmadım, boğmadım. Aksine bir şans olarak kabul ettiğim çağın teknolojik gelişmeleri ve kolaylıklarını  yaşamalarının,  onlardan neler alıp götürdüğünü sorguladım  ve bunu onlara da anlatmaya gayret ettim. Üçü de çok iyi eğitim aldılar, ikişer yabancı dil öğrendiler,  çok donanımlı oldular. Öğrenimleri boyunca bir kez olsun “ders çalışın” sözünü  benden ve  annelerinden duymadılar. Bunu yapmama gerek duyurmadılar çünkü. Sanırım kendilerini birey olarak  hissettikleri o kritik  yaşlarda evde elinde hep bir kitap, dergi veya gazete okuyan ebeveynlerini görmelerinin bunda etkisi çok. Basitçe “rol modelleri okuyordu, kendileri de bu modeli uygulamalıydı” gibi bir düşünce sistemini izlediler. Bu nedenle okumayı sevdiler, çokça okudular, okudukça öğrendiler, öğrendikçe geliştiler.
Bugünün kolaycı cihazları i-pad’leri, cep telefonları, internetleri  falan yoktu çocukluklarında, en büyük lüksleri “Commodore 64” ile oyun oynamaktı. Akşam yemeklerimiz tam bir söyleşi şöleniydi. Herkes en küçükten başlayarak gününün nasıl geçtiğini özetler, o gün onları çok etkileyen bir olayı heyecanla anlatırlardı  ve  biz büyükler gülmemek için kendimizi tutar, tüm ciddiyetimizle dinlerdik  onları. Sonra genellikle ben kısa bir toparlama konuşması  ile ana fikir çıkarır yemeği sonlandırırdık. Bu şölen ile çocuklarım hem analitik düşünmeyi, hem kendilerini ifade etmeyi öğrendiler, daha da önemlisi önemsendiklerinin farkına vardılar, özgüvenleri gelişti. Ayrıca çokça gezdiler, birlikte veya yalnız. Anneanne ve babaannede tatiller, yaz okulları falan. Gezen ve gören insanın duyarlılığı güçleniyor, görüş açısı genişliyor, hoşgörüsü artıyor, yaşamı zenginleşiyor, kendisiyle yüzleşiyor, özeleştiri yapıyor.
 Şimdi çocuklar anne ve babayla birlikte  yemeğe oturma şansı bulabiliyorlar mı acaba ? yoksa  kendilerini ifade etmek için söyleşi şölenleri yerine facebook, chat, twitter gibi sosyal medya araçlarına mı sarılıyorlar ?   Günümüzde çocuklar “tatil” kavramından ne anlıyorlar, gezmek için tercihlerini nereler için  kullanıyorlar ?  Başta çocuklar olmak üzere tüm toplum tüketim nesnesi haline getirildi. Sadece yeme-içme, giyim-kuşam konularında değil, insan olmanın basit ve ince özelliklerini de hızla tüketiyoruz. En vahimi duygulanmayı tüketiyoruz, utanmayı, acımayı, üzülmeyi ve sevinmeyi tüketiyoruz, paylaşmayı da....
Eskiden pul koleksiyonu yapılırdı, şimdi çocuklar pulun yapıştırılacağı mektubu tanımıyorlar ki… SMS, e-mail, chat, facebook gibi uygulamalar  "mektup ve zarfı"  arşivlerdeki tozlu raflara kaldırdı, tıpkı güzelim "mektup kağıdına" artık A4  kağıdı denilmesi gibi. Para koleksiyonu yapılıyor mu bilmiyorum, kredi kartları, para-kartlar, akıllı kartlar paraların yerini aldı. 

Tekrar Turganyev’in “Babalar ve Oğullar”ına dönecek olursak, babalar ister liberal olsun, ister otoriter, çocuklar post-modern veya vahşi kapitalist sistem denilen arenaya atılan birer gladyatör gibiler. Yaşamaları hep galip gelmelerine  veya bağışlanılmalarına bağlı olan savaşçılar.  Sağlığı şöyle tanımlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO): sağlık, yalnızca hasta veya sakat olmamak değil bedenen, ruhen ve sosyal yönlerden tam bir iyilik halidir”. Çocuklarımızın sağlığından sorumlu olduğumuzu bir de bu gözle irdelememiz iyi olmaz mı ?

2 yorum:

  1. dünya sağlık örgütü'nün "sağlık" tanımından fiziksel bir engeli bulunan kişinin "sağlıksız" olduğu sonucu çıkıyor sanırım; ki bundan kuşkuluyum.

    öte yandan, dsö'nün sağlık tanımına getirdiği "iyilik hali" yaklaşımını dikkate değer buluyorum. belki de sağlıklı olma halini bu kadar değerli ve nadir kılan etken de onun bu kapsamı genişletilmiş niteliğidir.

    "babalar ve oğullar" kitabının adı bana freudyen teorideki "oedipus kompleksi"nin gerilimini hatırlatıyor.

    YanıtlaSil
  2. Keşke bloğunuza arşiv bölümünü de ekleseydiniz. Gerilere doğru gitmek isteyince baya zorlanıyor insan.

    YanıtlaSil