Bazı kelimeleri
kullanmaktan korkuyoruz, halbuki bu
kelimelerin yerini tutabilecek veya gerçek anlamı yansıtabilecek kelime
kullanmak kolay olmuyor, “ülkü” kelimesi misal. Amaç edinilen,
ulaşılmak istenen erek, ideal demektir ülkü, eskilerin deyimiyle mefkure’dir.
Gerçekte olmayıp, yalnızca düşünce ile kavranabilen şeydir, yalnızca gereklilik
ve erişilmesi istenen amaç olarak kalan hedeftir. Bu kelimenin belirli
bir siyasi düşünce tarafından sahiplenilmesi, ve bu düşünceyi benimseyen bir
gençlik örgütüne üye olanların tekelinde görülmesi nedeniyle kullanılmaktan
korkulduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Ülküm şudur dediğiniz anda, ülkücü görüşü
benimsediğiniz düşünülür ve bu kelimeyi kullanmaktan çekinirsiniz. Ülkü sahibi olmak neredeyse sol dünya görüşünde yasaktır. Ülkü
sahibi olunmadan sağ-sol hiçbir siyasi düşüncede ayaklar yere basmaz ki.
Bir diğer kelime “hoşgörü”. Hoşgörüden bahsettiğiniz zaman bu kavramın bir
cemaatin tekelinde olduğu önyargısı nedeniyle potansiyel cemaat sempatizanı
gibi algılanıyorsunuz. Ne güzel, ne anlamlı bir kelime hoşgörü ve yerini
tutacak bir benzer kelime bulmakta zorlanıyoruz. O malum cemaat bu kelimeyi
sahipleniyorsa, bu kelimeyi düşünce ve eylemlerinde sembol olarak kullanıyorsa, bizlerin vazgeçmesi gerekmez ki,
neden bu kelimeyi kullananlara karşı önyargılı olmaktan vazgeçmiyor, hoşgörü
kelimesini kullananlara karşı hoşgörülü davranmıyoruz, anlamakta zorluk
çekiyorum.
Gelin “devrim”
kelimesinin durumunu irdeleyelim. Hani o kadar korkutucu bulunur ki, resmi ağızlarda
“inkilap” olarak telafuz edilir bu kelime. 12 Eylül yasaklarının vurduğu bir
kelimedir. Korkuyla sindirilmiş bir kelimedir. “Atatürk Devrimleri” derseniz
sol ideoloji propagandası yapmakla suçlanırsınız. “Atatürk İnkilapları”
derseniz bazı duyarlı kesimlerin kapsama alanı dışında kalır rahat edersiniz.
Aslında devrim çok anlamlı bir kelime. Devrim, belli bir alanda hızlı, köklü ve
nitelikli değişikliktir, olumluluk içerir, iyiye güzele gidişi belirtir.
Siyasal anlamda devrim bir kitle hareketi ile politik sistemin bütününde önemli
bir değişmenin gerçekleşmesidir ancak tanımdan anlaşılacağı gibi “devrim” sadece
politik sistemle sınırlı değildir. Toplumların sosyo-ekonomik yapılarında uzun
vadede önemli sonuçlar getiren icat ve değişiklikler de devrimdir. Örneğin sanayi
devrimi, tarım devrimi, teknolojik devrim. Sanatta
da devrim olur, hukuk sisteminde de. Ama devrimden söz ettiğiniz zaman
“Marksist-Leninist hatta Maoist” gibi, bir dönem savcıların çok severek
kullandığı klişe sözlerle hedef gösterilebilir korkusuyla bu kelimeyi kullanmaktan kaçınırsınız.
Bir de ”barış”
kelimesi var ki, tamamen ideolojik jargona oturtulan, söylendiği zaman bazı
kesimleri rahatsız eden masum ve anlamlı bir kelime. Genel anlamda düşmanlığın
olmadığı, kötülükten, kavgadan uzak,
sessizlik ve huzur içinde yaşamak olarak tanımlanır. Barış kelimesi
duygusal bir durum için de kullanılabilir. Bir insanın iç barışını sağlamış
olması veya kendisiyle barışık olması gibi. Barış isteyen kişi, bu kelime karşıtlarının
hedefi olmakta, barış karşıtı olan savaş hiç beklemediği ve hak etmediği bir desteği çaba
sarf etmeden almaktadır. Barıştan söz etmek nerdeyse bölücülük propagandası
yapmak, ülke aleyhine çalışmakla eş tutulmaktadır.
Bir de kullanılan kelimelerle dünya görüşü ortaya konulur ki bu ayrı bir
yazı konusudur. Uygarlık derseniz, egemenlik derseniz sol, medeniyet derseniz, hakimiyet
derseniz sağ pencereden dünyaya baktığınız hemen şıp diye anlaşılır. Bir cerrahın
cerrahi aletleri kullanma becerisi iyiyse, “cerrahi
aletlere hakimiyeti var” demek yerine “cerrahi
aletlere egemenliği var” demek komik olmaz mı ? Ya da “hakimiyet
kayıtsız şartsız milletindir” derseniz sağ bakış açısıyla “hakimiyet allahındır” diye karşınıza çıkarlar,
“egemenlik kayıt şartsız milletindir”
derseniz egemenlik sol jargona uyduğu için, hakimiyet yerine kullanılsa bile sağ bakış açısı bundan rahatsız
olmaz.
Bir toplum kelimelerden korkarak, kelimelere anlamı dışında anlamlar
yükleyerek, onları şifreli hale getirerek veya dokunulmazlık zırhına sokarak
bir yere varamaz. Kelimeler bizim dostumuz, onlarla kavgamız yok, onları masum
işlevleriyle baş başa bırakalım. Özgür bırakalım onları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder