Hades
İnsanlık
tarihi eskinin mirasını paylaşıp,
üzerine eklenen yenilik ve değişikliklerle günümüzde şekillenmiştir, gelecekte de
bu şekillenme devam edecektir. Örneğin Yunan
Uygarlığı, Mısır Uygarlığı’ndan doğrudan, Mezopotamya Uygarlığı’ndan ise
Anadolu üzerinden özellikle Hatti-Hitit
ve Batı Anadolu’daki İyon, Likya ve benzeri uygarlıklardan etkilenerek
ortaya çıkmıştır, bu uygarlık üzerine Roma Uygarlığı yerleşmiş, onun devamında
ise günümüz Avrupa toplumlarının kültürleri oluşmuştur. Bugün kullanılan
kavramların, değerlerin temeli bir önceki mirasa dayanır veya başka bir
ifadeyle Mısır ve Mezopotamya Uygarlıkları’na kadar uzanır.
Yaşlılık
yaşam süresinin ileri dönemlerinde fiziksel ve ruhsal değişimlerin görüldüğü
bir evre olarak
tanımlanmaktadır. Bu evre içinde yer alan
hastaların sağlık sorunları, hastalıkları,
sosyal ve fonksiyonel yaşamları, yaşam kaliteleri, koruyucu hekimlik
uygulamaları ve toplumun yaşlanması ile ilgilenen bilim dalına
“geriatri” denir.
Geriatri, “geras” ile “iatros”
kelimelerinden türemiştir. İatros şifacı, hekim anlamındadır. Geras ihtiyarlık ve yaşlılık tanrısıdır. Bizzat
insanları yaşlandırıp hastalandırarak zayıf düşürüp onlara zorluk çıkarır.
Mitolojiye göre Geras’ı, yani insanları
yaşlandırarak başlarına bela olan tanrıyı, bir kahraman kabul edilen “Herkül” (Herakles) öldürmüştür, ama gerçekte günümüzde Geras’ın ölmediğini (!)
yaşlılığın halen matematiksel ortalamasını arttırarak devam etmesi ve yoğun yapılan
“sağlıklı yaşlanma-antiaging”
çalışmalarından çıkarılabilir kolaylıkla. Geriatriye, Gerias ile mücadele eden bilimdir de
diyebiliriz aslında.
“Senius” ihtiyarlığa
gözcülük eden tanrıdır, Geras’ın aksine insanların başına bela açmaz, yaşlılıkla
gelen zorlukları aşma yolunu gösterir. Yaşlılıkla
ilgili olarak kullanılan “senil ” terimi “Senius” tan gelir, yaşlılıkla
ilgili, yaşlanmayla ilgili anlamında kullanılır. Örneğin, yaşlılıkta unutma ve
çocuksu davranışlar “senil demans” (bunama) olarak adlandırılır,
yaşlılıkta ortaya çıkan kabartılı benlere “senil keratoz” denir.
Geras
Yaşlılık
ve ihtiyarlık aslında farklı kavramlardır.
"Yaşlılık" ölçüsü zaman ve yaş olmakta buna karşın, "ihtiyarlık" kavramında temel ölçü
ise "bilinçli olma düzeyi" yani düşünmek, çalışmak ve üretmektir.
Ülkemizde "yaşlılık"
ihtiyarlığı, "ihtiyarlık" ise ölüme yaklaşmayı hatırlatır. Hani Firdevsi’nin sözlerinde vurguladığı gibi “gençlik bahar gibidir, ihtiyarlık ise kış,
fakat öyle bir kış ki, arkasından hiç bir zaman bahar gelmeyecek”.
Büyük haksızlık bence. Önemli olan yeryüzünde birkaç yıl fazla kalmak değildir
ki ! Yaşlılık ve ihtiyarlık yaşadığımız
süre boyunca yaşama layık olmaktır, ölüme yakın olmak değil .
Hades ise Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden
yeraltı tanrısıdır. Kelime anlamı olarak "Hades" görünmez manasına gelmektedir. Acımasız ve hatta
korkunçtur, ama sözünden dönmez ve birçok tanrının aksine kaprisli bir tanrı
değildir. Hades tanrılar arasında en
korkulanı ve sevilmeyenidir, diğer tanrılar bile ondan çekinirler. Yani ölüm
şaka sevmez, şakası da yoktur.
“Ölümü
görüp sıtmaya razı olmak”
diye bir atasözü vardır. Bizler de Hades’i görüp Senius ve Geras’a razı
olmaktayız. Bunu göremeyenler de vardır, Pers ülkesini, Suriye’yi, Arabistan’ı,
Mısır’ı fetheden Büyük İskender’in 33
yaşındayken Babil’de sıtmaya yenilirken Geras ve Senius’u görmeden Hades’i
gördüğünü de hatırlayalım. Ayrıca toplu ölümlerde Geras ve Senius’un yeri
yoktur, Hades işbaşındadır.
Atalarımız toplu
ölümlerin mantığını uzun süre kavrayamamışlardır. Savaşın, kuraklığın,
kıtlığın, nemin hatta rüzgarın, salgın hastalıkların bu karmaşık dramlarda rol
oynadığını ilk fark edenlerden biri Hipokrat’tır. Hipokrat, “doğayı tanımanın”
insanın yiyecek ve içeceklerle, yaşadığı ortamlarla ilişkisini, tüm bu
faktörlerin birbirleri üzerindeki etkilerini bilmekle mümkün olacağına
inanıyordu. Büyük hücre bilimcisi, sosyal tıpçı Virchow ise bu gözlemi “tıbbın işi mikropları avlamak değil,
hastalıkları besleyen çevresel ve toplumsal etkileri ortaya çıkarmaktır”
şeklinde çağdaşlaştırmıştır.
Ama gelin görün
ki; dünyanın birçok yerinde süren savaşlar, bomba ve kurşun yağmurları,
Afrika’da yaşanan açlıktan toplu ölümler,
kabile savaşları, Avrupa’nın göbeğindeki etnik soykırımlar, nükleer silahlanma yarışları, çevre kirliliği,
iktidar hırsıyla doğa ve tarihi yok edenler, kısaca dünyamızdaki çirkin
insanlarının yaptıkları işler bizleri Hades’in kucağına atmakta, adeta Senius’u, hatta Geras’ı “by-pass” etmektedir.
Çağımızda insanlığı
Hades’e yaklaştıranlara yukarıdaki olumsuzluklar çerçevesinde eleştiri
yöneltildiğinde aşırı tepki vermekteler. Neden acaba ? Bu soruya en iyi cevabı
Schopenhauer vermektedir : “eleştiriler hedefe isabet ettikleri ölçüde
can acıtırlar, kendine yöneltilen eleştiriyi hak etmediğini bilen kişi onu
kolaylıkla ve güven içinde görmezden gelir”
Herkül ve Geras (Antik Grek vazo-siyah vazo)
Ne hoş bir yazı.... hımmmm... düşündüm... hangi tanrıyı isteyeyim diye... sanırım ben Zeus ve Afroditi ve de bir de Artemisi isteyeyim...Hades'e kızmadan hem de :)) sevgilerimle...
YanıtlaSilyazılarımın beğenilmesi beni çok mutlu ediyor, sağolasın, en iyi tanrıları kapmışsın sevgili "semaca", Hades'te bize kaldı mecburen :))
Sil