“doğdu sevinçten ağladılar, öldü acıdan ağladılar…..
o bu arada yaşadı hiç düşünmediler…..”
Bu anlamlı
aforizmasında Özdemir Asaf hayatı ironiyle ne güzel özetliyor. Doğum öncesi heyecanlar ve sevinçler doğumla
doruk noktasına ulaşır, anne ve bebeğin
sağlığı yerindeyse, hele de kız veya erkek gönüllerdeki cins gelmişse, ağlamak bir dürtü olmaktan çıkar
engellenemez bir davranış olur.
Gözlerden yaşlar boşanır, çağlayan coşkusunda,
yaz yağmuru gibi aralıklı, yayla serinliğinde gözyaşlarıdır bunlar. Anne ve baba dışında herkes ağlar, halalar, teyzeler,
anneanne ve babaanneler, hatta dedeler. Bu sevinç gözyaşları yağmuruna anne ve
baba yürekleriyle katılırlar, gururla, heyecanla, çünkü çocuk onların eseridir.
Ölümde de
ağlanır, üzüntüden, kederden, kaybetmekten, yalnız kalmaktan… Ama doğumun
aksine buradaki ağlamada anne ve babalar öndedir, yavrularını, kendilerinden
bir parçayı, eserlerini yitirmişlerdir. Bu ağlamadaki gözyaşları doğumdakinin
aksine kış yağmuru gibi durmak bilmez ve soğuktur, üşütür. Bu ağlama bir yanardağ gibidir, bazen patlar, püskürür,
gözyaşları lav olur akar, ama yanardağ hep için için yanar ve kaynar. Halalar, teyzeler,
amcalar, dayılar da ağlar, ana ve babadan bir farklı şekilde. Cemal Süreyya “her ölüm erken ölümdür” derken ana
babaları mı öncelemiştir ?
Doğum ile ölüm arasında, iki ağlama nedeni arasında kısa veya uzun bir ömür sürer
insanlar. Bu aradaki zaman diliminde ağlamalar
farklıdır. Bu ömür içinde ne kadar çok
sevinçler, kederler, heyecanlar, mutluluklar, hayal kırıklıkları ve üzüntüler
yaşanır. Başarılarla, kazanılanlarla, gerçekleştirilenler ile sevinçler yaşanır, yitirilenlerle,
savrulmalarla, hayal kırıklıklarıyla üzüntü ve kederler yerleşir yüreklere. Hatta aynı zaman diliminde iki
duygu bir arada bile yaşanır. Mutluluk içinde gelecek planları yapılır bunun
hayalleri kurulurken, mavi gökyüzü altında güzellikler paylaşılırken birden
gökyüzünü karabulutlar kaplar, bu bulutlar güneşi kapatır, hayaller gerçeklerle
yer değiştirir, işler kaybedilir, eşler yitirilir, evlatlardan ayrı düşülür. Ağlamalar yetersiz kalır, geride sadece
nedenler ve niçinler kalır. Ö. Asaf’ın
deyişiyle “o bu arada yaşar….”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder