Sayfalar

10 May 2012

SİCİLYA Esintileri (2)

2012' de Etna
Sabah erkenden otobüsle Etna’ya tırmanmaya başlıyoruz, yılan gibi kıvrıla kıvrıla, çıktıkça siyah renk hakimiyeti gizemli bir atmosfer yaratıyor. 3.300 m yükseklikte halen aktif bir yanardağ Etna, Katania şehrine yakın, adanın doğusunda, bir zaman kızgın lav olan siyah sünger görümünde ama çok sert toprağı ayaklarımın altında hissetmek gerçekten etkileyici... Yanardağ en son 2002 yılında aktif olmuş. 2500 metreye teleferikle çıkıyoruz. Daha yükseğe özel araçlarla çıkılabiliyor, biz cesaret edemedik oksijen azalıyor, sülfür artıyor çünkü.  
sigara tüttüren Etna
Uzaktan bakıldığında koskoca dağ sigara tüttürüyor sanki. İnce bir duman devamlı tütüyor ve bu duman  rüzgarla şekilleniyor. Her taraf siyah tozlar, lav taşları ve kayalar ile kaplı. Yaz-kış kar var tepede. Siyah-beyaz tezatı çok da güzel görülüyor. 
Yükseklerdeki bodur ağaççıklar ve otsu bitkiler daha aşağılarda yerini ağaçlara bırakıyor. Lavlar altında kalan alanlarda 20 ile 50 yıl içinde ancak maki  ve benzeri otsu bitkiler oluşuyormuş. Ağaçların oluşumu için 150-200 yıl gerekliymiş. Doğanın gücünü ve gizemini burada bir kez daha anlıyorsunuz. Dünyanın elmastan sonra en sert taşı olan bazalt kayalar arasından adeta dünyaya meydan okurcasına çıkan bitkileri görünce şaşırmamak mümkün değil. Rehberimiz bu bitkilerin oluşumunu şöyle anlattı; tohumlar lavların çok hızla akan bazı bölümlerinin altında kalarak canlılıklarını koruyorlar, kayalar arasına sızan  yağmur sularıyla çimlenip büyüyorlar ve köklerini kayalar arasına uzatarak kayaları parçalıyorlar (ne büyük bir güç !), bu aralıklardan da çimlenen bitkiler güneşe doğru uzanıp kayalar arasından özgürlüğe merhaba diyorlarmış.  Bu anlatılanların bilim adamlarınca Darwin’in doğal seleksiyon ve evrim teorilerinin en anlaşılır bir modeli olduğunu söylediklerini de aktarıyor bizlere. Doğanın gücü ve haşmeti karşısında bir kez daha hayranlık duyuyorum.
2500 m de özgürlük
 
Bir de 2.200 metrede eski bir patlamada lavlar altında kalan ama bir şekilde korunmuş olan bir evi görünce “yok artık” demekten kendimi alamadım. Yetkililer Etna’nın 2001 ve ardından 2002 yıllarındaki öfkesini, yani aktifleşerek  dışarı kustuğu  lavları kontrol altına alarak Zafferana başta olmak üzere  bazı köyleri kurtarmışlar, lavların akış yönlerini değiştirerek yapmışlar.

Bu arada Etna Finikece “fırın” demekmiş, hakikaten de doğal bir fırın mübarek. 1699 yılında en büyük patlamalarından birisi beraberinde büyük bir depremle gelmiş, Katania, Syracusa  dahil birçok şehir lavlar ve yıkıntılar altında kalmış, Sicilya’nın üçte bir nüfusu yok olmuş. Yerli ahali lav taşlarını kum haline getirip onları presleyip çeşitli hediyelik eşya halinde satıyorlar. Ayrıca basalt taşlar kaldırım taşı olarak kullanılıyormuş.
Etna'da lavlar altından çıkarılan ev

Etna gezisini geride bırakıp Sirakusa’ya doğru inmeye başlıyoruz. Sirakusa Arşimet’in memleketi. Ege tarihi kenti ile Akdeniz sahil kenti karışımı şirin bir yer. Üç bin yıllık bir geçmişi var, tarihi bilgiler vermek niyetinde değilim ama Arşimet’in MÖ 212 yılında burada şehri istila eden Romalılar tarafından bir problem çözerken öldürüldüğünü hatırlatırken,  çözdüğü problemlerle üç sene boyunca şehri kuşatan Romalılara kan kusturan kaldıraç, mancınık ve benzeri silahları bulduğunu, dev içbükey aynalarla güneş ışınlarını odakladığı Roma gemilerini yaktığını belirtmekte yarar var.

Tarihi birçok yapısı, dünyanın en eski Helen tiyatrosu, binlerce esir tarafından taş ocaklarında oyularak yaratılan yapay mağaraları ve nefis sahilleri ile gerçekten görülesi bir şehir. Kısa bir not: şaraplar nefis ve çok ucuz, zeytinyağı ve sebzeler enfes, hele az pişmiş makarnalar…. Patlıcan, sarımsak, hatta şam fıstığı ile makarna resitali sunuyorlar. Kesinlikle favorim patlıcanın değişik formatlarda yer aldığı spagettiler. Pizza mı ? Aman diyim, siz siz olun Sicilya’da pizza yemeyin. Pizza Hut, hele Caddebostan’daki İl Padrino’nun pizzalarını yedikten sonra, Sicilya pizzası “Bayburt zulmü” inanın bana. Bu konuya tekrar değineceğim.......

Sirakusa'da eğri bir bina 17.yüzyıl (arap mimarisi etkisi görülüyor)

1 yorum: