Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr.
Aytekin Sır tarafından Kadın Araştırma Merkezi adına 2003 yılında yapılan
bir anket çalışmasını okuyunca bu yazıyı yazma gereğini hissettim. Kısaca
ankette iki soru soruluyor; namus nedir
? namussuzluk nedir ? iki net soru.
Cevaplar da çok net. Sırasıyla ilk beş cevabı veriyorum.
Namus:
1-Karım, bacım, annem, ailem
2-Kadınların iffeti
3-Kadının cinselliği, bekareti
4-Kadınların toplumsal kurallara itaatı
5-Erkeğin şerefi haysiyeti
2-Kadınların iffeti
3-Kadının cinselliği, bekareti
4-Kadınların toplumsal kurallara itaatı
5-Erkeğin şerefi haysiyeti
Namussuzluk:
1-Kadının bekaretini kaybetmesi
2-Kadının açık gezmesi
3- Kadının erkeklerle konuşması
4-Kadının aşık olması
5-Kadının ailenin istemediği birisi ile evlenmek istemesi
2-Kadının açık gezmesi
3- Kadının erkeklerle konuşması
4-Kadının aşık olması
5-Kadının ailenin istemediği birisi ile evlenmek istemesi
Diğer
şıkları vermiyorum, onlar da benzer içerikteler ama en çok puan alanların
sıralaması böyle. Söylenecek çok söz, yazılacak çok kelam var biliyorum, ancak
ben kendimce iddiasız birkaç söz ile namusu namussuzların elinden kurtarmak
istiyorum.
Okuduklarım
ve yaşadıklarımla namusu ve namussuzluğu şöyle tanımlıyorum. Namus, insanı kendisine ve
başkalarına karşı küçük düşürecek davranışlarda bulunmayı engelleyen, alıkoyan
içgüdüdür. Namussuzluk ta bu içgüdüden yoksun olma veya bilerek bu içgüdüyü
kullanmama hali. Ali Fuad Başgil ise “namus, insanın vicdanı ile baş başa kaldığı
zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmaması demektir” diyor. Benzer
tanımlar aslında.
Türk Dil Kurumu ise namusu “bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık”
olarak tanımlıyor ayrıca “dürüstlük ve
doğruluk”tur diyor. Bir de “iffet”tir
diyor, iffeti de “cinsel konularda ahlak
kurallarına bağlılık” olarak tanımlıyor. Ben de diyorum ki; aslında ahlaksızlığın,
hırsızlığın her türlü sömürünün yaşam biçimi olduğu ülkelerde,” bekaret ve kadın cinselliği” gibi
kavramlarla maskelenmeye çalışılan
moral değerdir namus. Hatta daha ileri gidiyor
ve namus kavramını sadece cinsellikle ve kadınla sınırlamanın bir çeşit namussuzluk
olduğunu ileri sürüyorum.
Namus sözcüğünün
İngilizce-Fransızca-Almanca gibi geçerli yabancı dillerde açık olarak bir karşılığını bulamadım. Dürüstlük olarak
tanımlanıyor “to be honest, ehre, honour ” gibi. Peki neden biz bu kavramı beyin
kıvrımlarımızdan alıp ta iki bacak arasına indiriyoruz ? Sanırım buna verilecek yanıt
toplumumuzdaki tutucu ve hakim
güçlerin mevcut düzeni insan mutluluğu
için yeterli görmesi ve bu düzeni muhafaza
etmenin bir yolu, yaptırımı olarak değerlendirmesidir. Aslında namus insanın
mutluluğu için kullanılması zorunlu olan bir moral değer değil midir ? Tüm
ekonomik zorluklara rağmen rüşveti red eden memur namuslu bir memursa (ki öyledir), bacak arası ne ola ki ?
Sadece kadın erkek
ilişkilerinde değil, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, ticaret vb her türlü
karşılıklı ilişkilerde bir insanın başka bir insanı aldatması namussuzluk değil
midir ? Bu gidişle “ülkenin en namuslu
100 insanını seçmek istesek değerlendirecek jüri üyesi bulmakta zorlanırız”
öngörüsü gerçek olacak galiba.
"Namuslu olmak, ne zor şeymiş meğer? Bir gün
Almanların pabucunu yalayan, ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün
de Amerika`ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız
bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletimizdir.
Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz
baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi
kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık,
han apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak
emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik.
Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca
insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.
Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan
geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor
musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor…” Çalmadan,
çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan
yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi
olmalı idi?" Sabahattin
Ali, 1947'de böyle diyordu...
Hani sadece düşünceleri, yazdıkları ve yayınladıkları nedeniyle devletin rahat
yaşamasına izin vermediği, hapsettiği, öldürdüğü, cesedini yok ettiği, bir
mezarı bile ailesine çok gördüğü, tabii katilini bulmadığı aydınlardan birisi.
Namus konusunda dediğim gibi iddiasız birkaç söz
söylemek istedim, Özdemir Asaf’ın dediği gibi belki de ''Büyük işlerin içinde namus aramak yanlıştır. Namusun içinde büyük
işler aramak kadar.'' Sözlerimi İ.İnönü’nün sözleriyle noktalayayım “Bir ülkede namuslular da,
namussuzlar kadar cesur olmadıkça o ülkede kurtuluş zordur.”
namus, ataerkil ve yarı feodal türk/islam/arap kültürünün dünya uygarlığına armağanı. hem kavram olarak hem de seksist niteliğiyle. yakıştırıldığı cinsiyetçi bağlamdan koparılınca havada kalıyor haliyle. diğer anlamlarını karşılayan daha somut kavramlardan bazıları: onur, gurur, sahtekarlık, dolandırıcılık, ihanet vs. başka dillerde karşılığının bulunmayışı ne türkçenin zenginliğinden diğerlerinin yoksulluğundan ne de.
YanıtlaSilsezen aksu'nun şarkısı vardı böyle.
..sabahattin ali: polis ajanı ali ertekin'in sopa darbeleriyle öldürüldü ismet paşa devrinde. ertekin "vatanseverlik hislerim rencide edildiği için öldürdüm" demiş savunmasında selim ileri'nin aktardığına göre. 1949'da 4 yıl ceza almış sadece, 1950 genel affıyla da çıkmış hapisten. koskoca sabahattin ali'nin hayatının değeri birkaç aylık hapisle..
Ümit Yaşar Oğuzcan'nın dizelerini araya sıkıştırdığı "hadi yandan" nakaratlarıyla katlettiği bir şarkı o Sezen Aksu'nun :))
YanıtlaSildiğer ek bilgiler için teşekkürler...