2012' de Etna
Sabah erkenden otobüsle Etna’ya
tırmanmaya başlıyoruz, yılan gibi kıvrıla kıvrıla, çıktıkça siyah renk
hakimiyeti gizemli bir atmosfer yaratıyor. 3.300 m yükseklikte halen aktif bir
yanardağ Etna, Katania şehrine yakın, adanın doğusunda, bir zaman kızgın lav
olan siyah sünger görümünde ama çok sert toprağı ayaklarımın altında hissetmek
gerçekten etkileyici... Yanardağ en son 2002 yılında aktif olmuş. 2500 metreye
teleferikle çıkıyoruz. Daha yükseğe özel araçlarla çıkılabiliyor, biz cesaret
edemedik oksijen azalıyor, sülfür artıyor çünkü.
sigara tüttüren Etna
Uzaktan bakıldığında koskoca dağ
sigara tüttürüyor sanki. İnce bir duman devamlı tütüyor ve bu duman rüzgarla şekilleniyor. Her taraf siyah
tozlar, lav taşları ve kayalar ile
kaplı. Yaz-kış kar var tepede. Siyah-beyaz tezatı çok da güzel görülüyor.
Yükseklerdeki bodur ağaççıklar ve otsu
bitkiler daha aşağılarda yerini ağaçlara bırakıyor. Lavlar altında kalan
alanlarda 20 ile 50 yıl içinde ancak maki ve benzeri otsu bitkiler oluşuyormuş.
Ağaçların oluşumu için 150-200 yıl gerekliymiş. Doğanın gücünü ve gizemini
burada bir kez daha anlıyorsunuz. Dünyanın elmastan sonra en sert taşı olan
bazalt kayalar arasından adeta dünyaya meydan okurcasına çıkan bitkileri
görünce şaşırmamak mümkün değil. Rehberimiz bu bitkilerin oluşumunu şöyle
anlattı; tohumlar lavların çok hızla akan bazı bölümlerinin altında kalarak
canlılıklarını koruyorlar, kayalar arasına sızan yağmur sularıyla çimlenip büyüyorlar ve
köklerini kayalar arasına uzatarak kayaları parçalıyorlar (ne büyük bir güç
!), bu aralıklardan da çimlenen bitkiler güneşe doğru uzanıp kayalar
arasından özgürlüğe merhaba diyorlarmış.
Bu anlatılanların bilim adamlarınca Darwin’in doğal seleksiyon ve evrim teorilerinin
en anlaşılır bir modeli olduğunu söylediklerini de aktarıyor bizlere. Doğanın
gücü ve haşmeti karşısında bir kez daha hayranlık duyuyorum.
2500 m de özgürlük
Bir de 2.200 metrede eski bir patlamada lavlar altında kalan ama bir şekilde
korunmuş olan bir evi görünce “yok artık”
demekten kendimi alamadım. Yetkililer Etna’nın 2001 ve ardından 2002
yıllarındaki öfkesini, yani aktifleşerek dışarı kustuğu lavları kontrol altına alarak Zafferana başta
olmak üzere bazı köyleri kurtarmışlar,
lavların akış yönlerini değiştirerek yapmışlar.
Bu arada Etna Finikece “fırın” demekmiş, hakikaten de doğal bir fırın mübarek. 1699 yılında en büyük patlamalarından birisi beraberinde büyük bir depremle gelmiş, Katania, Syracusa dahil birçok şehir lavlar ve yıkıntılar altında kalmış, Sicilya’nın üçte bir nüfusu yok olmuş. Yerli ahali lav taşlarını kum haline getirip onları presleyip çeşitli hediyelik eşya halinde satıyorlar. Ayrıca basalt taşlar kaldırım taşı olarak kullanılıyormuş.
Bu arada Etna Finikece “fırın” demekmiş, hakikaten de doğal bir fırın mübarek. 1699 yılında en büyük patlamalarından birisi beraberinde büyük bir depremle gelmiş, Katania, Syracusa dahil birçok şehir lavlar ve yıkıntılar altında kalmış, Sicilya’nın üçte bir nüfusu yok olmuş. Yerli ahali lav taşlarını kum haline getirip onları presleyip çeşitli hediyelik eşya halinde satıyorlar. Ayrıca basalt taşlar kaldırım taşı olarak kullanılıyormuş.
Etna'da lavlar altından çıkarılan ev
Etna gezisini geride bırakıp Sirakusa’ya doğru inmeye başlıyoruz.
Sirakusa Arşimet’in memleketi. Ege tarihi kenti ile Akdeniz sahil kenti
karışımı şirin bir yer. Üç bin yıllık bir geçmişi var, tarihi bilgiler vermek
niyetinde değilim ama Arşimet’in MÖ 212 yılında burada şehri istila eden
Romalılar tarafından bir problem çözerken öldürüldüğünü hatırlatırken, çözdüğü problemlerle üç sene boyunca şehri kuşatan
Romalılara kan kusturan kaldıraç, mancınık ve benzeri silahları bulduğunu, dev içbükey
aynalarla güneş ışınlarını odakladığı Roma gemilerini yaktığını belirtmekte
yarar var.
Tarihi birçok yapısı, dünyanın en eski Helen tiyatrosu, binlerce esir tarafından taş ocaklarında oyularak yaratılan yapay mağaraları ve nefis sahilleri ile gerçekten görülesi bir şehir. Kısa bir not: şaraplar nefis ve çok ucuz, zeytinyağı ve sebzeler enfes, hele az pişmiş makarnalar…. Patlıcan, sarımsak, hatta şam fıstığı ile makarna resitali sunuyorlar. Kesinlikle favorim patlıcanın değişik formatlarda yer aldığı spagettiler. Pizza mı ? Aman diyim, siz siz olun Sicilya’da pizza yemeyin. Pizza Hut, hele Caddebostan’daki İl Padrino’nun pizzalarını yedikten sonra, Sicilya pizzası “Bayburt zulmü” inanın bana. Bu konuya tekrar değineceğim.......
Tarihi birçok yapısı, dünyanın en eski Helen tiyatrosu, binlerce esir tarafından taş ocaklarında oyularak yaratılan yapay mağaraları ve nefis sahilleri ile gerçekten görülesi bir şehir. Kısa bir not: şaraplar nefis ve çok ucuz, zeytinyağı ve sebzeler enfes, hele az pişmiş makarnalar…. Patlıcan, sarımsak, hatta şam fıstığı ile makarna resitali sunuyorlar. Kesinlikle favorim patlıcanın değişik formatlarda yer aldığı spagettiler. Pizza mı ? Aman diyim, siz siz olun Sicilya’da pizza yemeyin. Pizza Hut, hele Caddebostan’daki İl Padrino’nun pizzalarını yedikten sonra, Sicilya pizzası “Bayburt zulmü” inanın bana. Bu konuya tekrar değineceğim.......
Sirakusa'da eğri bir bina 17.yüzyıl (arap mimarisi etkisi görülüyor)
hoş bir gezi olmuş tekipteyim
YanıtlaSil