Sayfalar

15 Oca 2012

KAYBETMEK



XVII.yy  da Chamberlen ailesi zor doğumlarda kullandıkları forseps benzeri bir aleti sır olarak aile içinde 50 yıl saklamış, sadece kendileri tarafından kullanılmış diğer meslektaşlardan saklanmış ve nihayet alet 1913’te eski bir evin bodrum katında atılmış olarak bulunmuştur. Bu cihaz diğer hekimlerle paylaşılsa, kullanıma açılsaydı insanlık zor doğumlar karşısında yıllar önce önemli adımlar atmış olacaktı. Burada kaybeden kim ? Chamberlen ailesi mi, tıp ve insanlık mı ?
Bir başka örnekle kaybetmeyi irdeleyelim: Kenya’nın 1963’te bağımsızlığını kazandıktan sonra Başbakan ve daha sonra Devlet Başkanı olan Kamau Kenyatta (1893-1978), şöyle demiş: misyonerler geldiğinde İncil onlarda topraklar biz Afrikalılar’ın elindeydi, bizlere gözümüzü kapatarak dua etmeyi öğrettiler, çok sonra gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklar ise onların….” . Kaybeden çok açık değil mi ?



Şimdi kaybetme üstüne yoğunlaşalım, nedir kaybetmek ?  Sahip olunan bir şeyin, bir duygunun ya da kişinin artık sizin olmaması  hali diyebiliriz basitçe. Eşya, arkadaş, aşk, iş, eş, dost.… Kısaca her konu için geçerlidir kaybetmek. Somut olduğu kadar soyuttur da. Para, araba, çanta kaybedildiği gibi  hayat, masumiyet, dostluk, akıl da  kaybedilir. Değer verdiğin birini kaybedebilirsin, acaba değerini bilemediğin için mi kaybedersin ? Halbuki bir şeye sahip olamamak, sahip çıkamamak ta kaybetmek değil midir ?
Kaybetmek farkındalık kazandıran bir duygudur. Üzüldüğünü fark edersin, zaten kaybetmenin üzücü olması  için sahip olunan şeyi sevmek gerekir. Dostların kaybında yaşanan budur. Kaybedilenin telafisi varsa, yerine yenisi konuluyorsa tahripkar olmaz, yıkıcı olan  hayatta beklenmeyen kayıplardır, asla düşünmediğiniz veya düşünmek istemediğiniz kayıplardır. Evlat acısı en tarifsiz ve en acı olanıdır diye düşünüyorum.

Hem kaybetmenin  acısını duymak, hem de suçluluğunu yaşamaktır  zor olanı. Önce kaybettiğini kabul edemez  insan, sonra beklemeyi öğrenir, ardından umut etmeyi, nihayet kaybettiğini bulamayacağını anlayınca  kabullenmeyi öğrenir.

Sen kaybettiğinde karşındaki kazanıyorsa adil olmayan budur, en iyisi kaybetmeyi “kazanamamak” olarak tanımlamaktır bu durumda. Bazen hiç hazır olmamaktır, bazen de  bir tercih olmaktadır  kaybetmek, hem de bilinçli bir tercih. Can Dündar'a kulak verelim;  her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen KAYBETMEK en doğru seçimdir....ve o dünyada en yerinde tercih; VAZGEÇİŞTİR...”



İnsanlar kaybediyor,  her kaybettiği bir ders oluyor kendisine ama sonra yine  farklı bir nedenle yeniden kaybediyor. Diyorum ki; dünyada  ücretsiz olan ama en pahallıya mal olan eğitim budur !  Kaybetmek, yeniden kazanma şansıdır derlerse de inanmayın siz, akan bir nehirde iki kez yıkanılamayacağı gibi kaybettiğinizle kazandığınız aynı teraziye gelmez.

Yazımızı A. Kanevski ‘den  (düşünce atlası) alıntıladığım, ülkemizdeki demokrasi  anlayışı ve gelişimini pek  de güzel anlatan  dizelerle sonlandıralım.

Bir gün insan virgülü (,) kaybetti; o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı; cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti.

Sonra ünlem işaretini (!) kaybetti; alçak sesle ve ses tonu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
Bir süre sonra da soru işaretini (?) kaybetti ve artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu; ne evren, ne dünya, ne de evi umurundaydı.
Birkaç yıl sonra iki nokta üst üste işaretini (:) kaybetti ve olayların nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri (“) kalmıştı. Kendine özgü tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini aktarıyordu.
Son olarak düşünmeyi, konuşmayı ve anlamayı unutmuş durumdaydı, bu son noktaydı (.)  .


3 yorum:

  1. İnsan eline geçen fırsatları değerlendiremediğinin ve buna bağlı olarak kaybettiğinin farkına varırsa ve bu onda suçluluk duygusu yaratmışsa ve yıllardır kendini suçluyorsa bunun için, bu insanda ne gibi olumsuzluklara yol açar bilgi verir misiniz bana?Kendimde yaşadığım ve düzeltmeye çalışmama rağmen başarısız olduğum (mesela eksiklik duygusu, aşağılık kompleksi belki de) durumları buna bağlayabilir miyim? Eğer sebebi buysa, belki kendimi suçlamaktan vazgeçmeliyim artık.

    YanıtlaSil
  2. İşte kısaca böyle "ADSIZ" , Yaşar kemal'in dediği gibi "insan umutsuzlutan umut yaratandır" veya Arif Damar'ın dizeleri;

    İlla görmek için mi beklenir
    Güzel günler...
    Beklemek te
    Güzel.

    YanıtlaSil
  3. Yüreğinize sağlık teşekkür ederim bu güzel yazı için.

    YanıtlaSil