Hekim... tabip.... doktor... Hekim, tıpkı hakîm gibi, “hikmet'ten” geliyor, tabip de tıb'dan. Doktor akademik bir unvan, doğrusu “tıp doktoru” olmalı. Doktor latince öğretmen demektir. Tıp doktoru olmak için 6 veya 7 yıllık bir tıp fakültesinde tıp eğitimi almak yeterli. Ama hekim olmak için yeterli mi ? Tıp tarihinde doktor'un geçmişi de yok geleneği de. Evet, doktorun, tıp doktorluğunun antik uygarlıklarda adı bile yok. Hekimin var. Hâkim ise 4-5 yıllık hukuk eğitimi veya idari yargıda benzer eğitimleri alan kişilerin uyguladıkları meslektir. Geleneği ve geçmişi, kadim uygarlıklarda yeri ve ağırlığı vardır.
Hekim ve hâkim, mesleğini uygularken vicdani ve mesleki bilimsel kanaatine göre hareket eder. Hekimin ve hâkimin temel prensibi “kişiye önce zarar vermemek”, sonra da “en iyi faydayı sağlamaktır”. Bu ortak noktalardır hakîm ve hekimi aynı potada değerlendiren.
Bilindiği gibi, bilgeliği (hikmeti) seven, bilgelikle (hikmetle) uğraşanlara, yani filozoflara hakîm denirdi. Arapça kökenli “hâkim” günümüzde mahkemelerde davaları karara bağlayan, adalet dağıtan kişi yani yargıçtır. Hakîm (filozof) aynı zamanda hekim olmak zorundaydı. Hipokrat, Galen, Ebubekir el-Razî, İbn-i Sina sadece 'hakîm' değil, aynı zamanda birer 'hekîm'diler. Bedenin bilgisine sahip olmadıkça ruhun bilgisine sahip olunamayacağına inanmışlardı. Bu nedenle iki bilim alanı felsefe ve tıp iç içedir. Tıbbın bir tarihi vardır. Ayrıca etik ve haklar açısından tıp ve hukuk yan yanadır. Tıbbın bir sanat olduğunu 2500 yıl önce haykıran Hipokrat’tan bu yana tıp ile sanat da bir bütünün parçaları olmuştur.
İşte burada zorluk başlıyor. Hekim olmak için biraz filozof, biraz hukukçu, biraz tıp tarihçisi ve illa da sanatçı duyarlığına sahip olunması gereklidir. Aslında dozu daha az olmak üzere hakîm için de aynı gereklilikler geçerlidir. Ama gel gelelim, ülkemizde tüm bu gereklilikler sağlansa dahi, hekim ve hakîm algılamasında özellikle ülke yönetim kademelerinde taban tabana zıt bir yaklaşımı gözlemlemekteyiz. Örneğin; 12 Eylül hukuku , tıp fakültesini bitiren her doktora iki yıl, uzmanlık eğitimini veya yan dal denilen üst ihtisasını bitiren her hekime ise ayrıca ek olarak iki yıl devlet hizmetini bir gece ansızın getirmiştir. Bu zorunlu hizmet süreleri içinde hekimin diplomasına bakanlıkça el konulmaktadır. Yani mesleğini yapması engellenmektedir. 25 Ağustos 1981 tarihli “Bazı Sağlık Personelinin Devlet Hizmeti Yükümlülüğüne Dair Kanun” (yaygın adlandırmayla mecburi hizmet yasası) 1994 yılında kaldırılmışsa da, yakın zamanda, Haziran 2005’ de, hekimlere zorunlu hizmet getiren yasa yeniden TBMM'den geçerek yürürlüğe sokulmuştur. Yasaya göre, bundan böyle tıp fakültelerinden mezun olacaklar hekim açığı olan yerlerde bölgenin mahrumiyet derecesine göre 200 ile 500 gün arasında zorunlu hizmet yapacaklardır.
12 Eylül askeri rejiminin başkanı Kenan Evren "gönderdiğiniz hekimler burada durmuyor, kaçıyor" diye şikâyet eden vatandaşlara şöyle konuşmuştu: "O zaman ağaca bağlayın, kaçmasınlar" Hekimler için "bayrağın ucundan tut desen kaç para diye sorarlar nitekim " gibi incilerine, GATA mezunlarına hitaben yaptığı bir konuşmada "önce askersiniz, sonra doktor" sözlerini de eklediği hatırlardadır. Bir hakîm için böyle fütursuz konuşmalar yapılamaz, iyi ki de yapılmamıştır.
Hakîm’e böyle bir zorunlu görev yaptırmak sözkonusu olmadığı gibi (ki kesinlikle olmamalı), mahrumiyet bölgesi olarak kabul edilen bir yere ataması yapılan bir hakîm istemezse gitmeyebilir, bu davranışı nedeniyle diplomasına el konulmaz ve hukuk eğitiminin izin verdiği avukatlık, hukuk müşavirliği ve benzeri meslekleri yapabilir. Demokratik hukuk devletinde olması gereken de budur zaten.
O zaman hekimlere bu karşıtlık niye diye sormadan alamıyoruz kendimizi.
Günümüzde de hekimler üzerine yapılan haksız ve yersiz baskılar, suçlamalar ve yaptırımlar bu kutsal mesleği felsefi anlamda ve algı olarak benzer nitelikte olan hakîmlik mesleğinden uzaklara savurmuştur ve ne yazık ki savrulma devam etmektedir. Üstelik bu olumsuzluklar demokratik bir iklimde, sorumlu mevkilerde tıp doktoru olanlar tarafından yapılmaktadır. Zaten sorun da buradadır. Hekim olmak için tıp doktoru olmak yetmemektedir.
Hekimlerimiz baş tacımızdır Allah onlardan razı olsun
YanıtlaSil