Sayfalar

14 Oca 2013

ÇELİŞKİ



Büyük çelişki, uzlaşmaz çelişki, yaman çelişki, baş çelişki…. "Hiçbir barış zaferi, savaşın üstün zaferi kadar büyük değildir” . Bu sözlerin sahibi 1906’da NOBEL Barış Ödülü alan, Amerika Birleşik Devletleri’nin 26. Başkanı Theodore Roosevelt’e ait. Kabadayı ve saldırgan, savaş ve macera düşkünü (bu yazıyı yazmama neden olan) böyle bir adama böyle bir ödülü vermek çelişki değil mi ?
 "Bu cama ilan yapıştırmak yasaktır "  yazısını o cama asmanız bir çelişki midir? Ya da “sessiz olun” uyarısını bağırarak söylemek nasıl bir açıklama ile mazur gösterilebilir?  Çok sevdiğim bir şiir var, şimdi adını hatırlayamadım” demek çelişkinin tanımına uyar mı sizce?  50 yaşındaki bir erkeğin 20 yaşında bir kadınla birlikteliğini normal, 50 yaşındaki bir kadının 20 yaşındaki bir erkekle birlikteliğini anormal kabul etmek çelişkiye örnek olabilir mi?  


Örnekleri çoğaltmak zor değil, gelin çelişkiye düşmeden çelişkiyi irdeleyelim. Çelişki, sağ duyumuzun bize imkansız olduğunu söylediği şeyleri önermektir.  Doğruluk değeri  her zaman yanlış olan önermeler çelişkidir. Aynı anda iki farklı olgunun olabilir durumda görülmesine rağmen  aynı anda doğru olması mümkün olmayan önermeleri bir arada sunmaktır çelişki. Asıl olan ile görünen arasındaki orantısız ilişkidir de diyebiliriz.  İnsanı güvenilmez kılan görüş,  davranış ve söylemlerdir diye de tanımlanabilir. Çelişkiler fikir yürütmenin gıdasıdır, yaşayan, değişen ve dönüşen herşeye hareketini sağlar. Çelişki, iki zıt kutbun birbirlerine dönüşmesi olarak da tanımlanmıştır.

Siyah-beyaz zıtlığından farklı bir şeydir çelişki. Tezat, karşıtlık gibi kavramlardan da farklıdır. Paradoks sözcüğü bazen çelişki sözcüğünün eş anlamlısı olarak kullanılır, ama doğru değildir bu. Paradoks görünüşte doğru olan bir ifade veya ifadeler topluluğunun bir çelişki oluşturmasıdır. Çelişki ise içinde iki zıt varlık veya olay barındıran önermedir. Paradoks’ta doğru kabul edildiğinde kendini yanlış kılan,  yanlış kabul edildiğinde kendini doğrulayan önerme vardır. Örneğin “odam kireç tutmuyor” şarkısındaki  "sevda baştan gitmiyor sarılıp yatmayınca" dizeleri.  Yahu sevdiğine sarılıp yatarsan o sevda daha da çok içine işlemez mi ?  Ya da bir kez veda niyetine  sarılıp yatarsın ve bu işi kafandan atarsın, mümkün mü ?  İkisi de doğru, ikisi de yanlış olabilir aslında, burada bir çelişkiden çok bir paradoks vardır. Buna karşılık Charles Bukowski’nin  tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız” sözünde ilk bakışta bir çelişki var gibi görülse de buradaki önermenin sevmek ve tanımak arasında aynı anda orantılı bir ilişki kurabildiğini, dolayısıyla çelişki içermediğini fark edersiniz.  Bir ortaklık veya beraberlik başarıyı birlikte getirmiş ve taraflar bunu karşılıklı vurgulamış olsun ancak taraflardan biri yoluna yalnız devam etmekle başarıyı sürdüreceğini ileri sürmüş olsun; burada bir çelişki var mıdır? Kesinlikle yoktur, bu bir tercihtir. Aynı anda iki durum bir arada  bulunabilir. Yani başarı tek kişiyle sağlanmaz denilemez. 
Çelişkiler hayatı zorlaştırır, insanı yorar da diyebiliriz, hayatı renklendirir, monotonluktan kurtarır diye de düşünebiliriz. Çelişki hep bizimle beraber olandır. Hiç kimse düşüncesinde, duygularında, hareketlerinde çelişki olmadan yaşamında bütünlük sağlayamaz  düşüncesini kabul edersek rahatlarız diye düşünüyorum.


Atasözlerinin birbiriyle çeliştiğinin farkında mısınız ? Bir taraftan diyorsunuz ki   fazla mal göz çıkarmaz hemen arkasından “azıcık aşım ağrısız başım”ı dayıyorsunuz. Veya “eğri otur doğru konuş” derken ama “doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye de uyarıyorsunuz. Bu ne çelişki böyle!
Sosyalist jargonda yer alan “baş çelişki”den de kısaca söz edelim. Baş çelişki, Mao’nun dünya halkları ile SSCB arasındaki (ezilen halklar ile emperyalizm arasındaki)  durumu tanımladığı bir sözcüktür. Günümüzde siyasi literatüre yerleşmiştir. Örneğin, “Ortadoğu'daki baş çelişki, emperyalist sistem ile İran arasındadır” düşüncesinde yer aldığı gibi.
Bir yerde okumuştum, “çelişki tanrı'nın cennet ve cehennemiyle başlar” diye, kutsal kitaplarda çelişkili çok sayıda ifadenin yer aldığı,  ayrıca kendi aralarında da yani Kuran ile Tevrat arasında ve  Kuran ile İncil arasında da  çelişkiler olduğu iddia edilmektedir. İncil’de 100’ün, Kuran’da 60’ın üstünde çelişkili ifadelerin yer aldığı ileri sürülmektedir. ( http://panteidar.wordpress.com/2009/10/27/kurandaki-celiskiler/ )

İnsan algılarını açıklama ve davranışlarının kaynağını öğrenme amacıyla yapılan çalışmalardan birisi de  Bilişsel Çelişki”  kuramıdır. Örneğin sigara içen bir kişi sigaranın sağlığa zararlarını bilir. Sigara içen kişi bir doktor olsun. Bu durumda doktorun tüm bu zararları bilmemesi imkânsızdır. Peki, neden ısrarla sigara içmektedir? Bu davranışı biçimi bilişsel çelişki kuramına göre açıklanmaktadır. Bu konuya başka bir yazıda değinelim.

Yusuf Hayaloğlu’nun sözleri ve Ahmet Kaya’nın “Yorgun Demokrat” albümünde içimize işleyen yorumuyla çelişki , “Hani Benim Gençliğim Nerde” diye sorgulanıyor.

hani benim gençliğim nerde
bilyalarım topacım
kiraz ağacında yırtılan gömleğim
çaldılar çocukluğumu habersiz
penceresiz kaldım anne
uçurtmam tellere takıldı
hani benim gençliğim nerde

ne varsa bu gençliği yakan
ekmek gibi aşk gibi
ne varsa güzellikten yana
bölüştüm büyümüştüm
bu ne yaman çelişki anne
kurtlar sofrasına düştüm
hani benim gençliğim nerde

hani benim sevincim nerde
akvaryumum kanaryam
üstüne titrediğim
kaktüs çiçeği
aldılar kitaplarımı sorgusuz
duvarlar konuşmuyor anne
açık kalmıyor hiç bir kapı
hani benim gençliğim nerde

yağmurları biriktir anne
çağ yangınında tutuştum
hani benim gençliğim nerde
Çelişki kaçınılmaz gibi görülüyor, öyleyse çatışmasız bir yaşam dileklerimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder