Sayfalar

24 Oca 2013

Hoşgörmek & Horgörmek


Sözlüklerde hoşgörmek her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince kabullenmek, müsamaha göstermek, toleranslı davranmak olarak tanımlanır. Latince tam karşılığı “tolerantia  olan hoşgörü  güzel bakmaktır olaya, bardağın dolu tarafını görmektir. Hoşgörüde bağışlama, unutma, alçak gönüllülük ve dünyayı daha iyi hale getirecek yolları araştırma arzusu vardır. “Müsamaha” kelimesi tam olarak karşılamıyor hoşgörüyü aslında,  çünkü müsamaha kelimesinde biraz kendini ayrı bir yere koyma, hatta biraz da yüksek bir yere koyma gibi bir anlam vardır. Hoşgörü farklılıkların birbirimize düşman olmamızı gerektirdiğini düşünmeden hayata güzel gözlerle bakabilmektir. Yenenin yenilene, güçlünün güçsüze, büyüğün küçüğe  tahammülüdür.
Hoşgörülü olmak sadece etrafındaki insanlara karsı gösterilen bir şey değildir, hoşgörülü olmak insanın zaman zaman kendisine de göstermesi gereken bir davranış biçimidir. Bir şeyi hoşgörmek aslında o şeye var olma hakkı tanımak ve saymaktır, bunu kendimize de yapmalıyız. Hoşgörü sınırları dar olan, gelişmeye ve değişmeye kapalı ve içe dönük insanlar genellikle farklılıkları kabullenmek istemezler. Bu nedenle iletişim kurmakta ve ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürmekte zorlanırlar. Farklı kişilerle ilişkiyi sağlıklı ve sürekli kılmanın ön koşulu hoşgörüdür, anlayıştır.
Ancak hoşgörmek  olumsuzluklara, cahilliğe, kötülüğe, baskıya, insan onuruna aykırı davranışlara göz yummak değildir. Sokak ortasında yere tüküren insanı, kaldırıma parkeden sürücüyü, tüm trafik kurallarını altüst edip karşısındakini tehlikeye atan şoförü, telefon açıp kendisini tanıtmadan “kiminle görüşüyorum” diye soranları, kuyrukta beklerken en öne sızmayı çalışanları hoşgörmek kabul edilebilr mi? Bu kabulleniş kendimize, belki de onlara yapılan bir kötülüktür bence.
Hoşgörü iyi insanların silahı da olabilir kalkanı da. Aynı kişiye sürekli aynı hoşgörüyü göstermek  zararlıdır,  suistimale izin verilmiş olunur. Hoşgörmek demek bazen  bana ne, boş ver, aldırma gibi çağrışımlar da yapıyor. Halbuki hiç bir olayı  sorun yok sayarak çözüme ulaştıramayız. Hoşgörü sadece bireyleri değil toplumları da birbirine bağlayan en önemli unsurlardandır. Hoşgörü, bizden farklı olanları kabullenmeyi, farklılıklardan doğan zenginliği fark etmemizi sağlar. Hoşgörü farklı açılardan hayata bakmamıza, yanlış algılamalarımızı da düzeltmemize neden olur. Empati yapmamızı, monologdan diyaloga doğru yönlenmemize neden olur.
 
Horgörmek ise sözlüklerde şöyle tanımlanır: küçümsemek, değersiz görmek, aşağılamak, bir kimseye değersiz gözle bakmak. Horgörmenin özünde saygı ve sevgi eksikliği vardır.  Horgörülü olmak, iyi ya da kötü olarak niteleyebileceğimiz bir olgunun varlığını objektif olarak kabul etmemek, üzerinde düşünmemek, buna karşın  yargılayıcı olmak demektir. Hataları için insanları ya da hatalarımız için kendimizi suçlamak, anlamaya çalışmamak, dinlemeyi bilmemek horgörmenin bir farklı şekilleridir.
Montaigne ünlü “Denemeler”inde şöyle der: “ yaşamımızı horgörmek  de gülünç bir düşüncedir aslında; çünkü yaşam bizim varımız yoğumuz,  her şeyimizdir. Daha soylu, daha zengin bir varlığı olan şeyler bizimkini kötüleyebilir; ama bizim kendimizi  horgörüp hiçe saymamız doğaya aykırıdır; başka hiçbir yaratıkta görülmeyen özel bir hastalıktır kendinden nefret etmek, yüz çevirmektir”.
Horgören insan kısa süreli mutlu olsa da uzun vadede çevresini kaybeder ve yalnız kalır, mutsuz olur. Horgörülü olmanın en büyük zararı; bizimle her anlamda zıt dahi olsalar, sevmeyeceğimizi ya da anlaşamayacağımızı düşündüğümüz insanlara,  bize kendilerini açıkça tanıtabilme fırsatı vermemektir. Son yıllarda popüler olan “güçsüz hoşgörür, güçlü horgörür, bu durumda horgörmek, güçlülere mahsus bir davranıştır” düşüncesine katılmak mümkün değildir. Horgörmeyi alışkanlık haline getirenleri zayıf kişilik karakteri olan insanlar olarak değerlendiririm ben.
 
gelin tanış olalım
işi kolay kılalım
sevelim sevilelim
dünya kimseye kalmaz

 (Yunus Emre)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder