Sayfalar

9 Oca 2013

TAVŞAN ( üzerine bir deneme )



Tavşanlar,  Lagomorph (tavşangiller) ailesine mensup memeli hayvanlardır. Doğurarak çoğalırlar. Tavşanların gebelik süresinin 29-33 gün olması ve yılda ortalama 6 kez doğum yapabilmeleri ve her doğumda da yaklaşık 6-10 yavru doğurmaları göz önüne alınırsa,  bir tavşan çifti,  bir yılda koca bir aile oluştururlar. Ancak öyle olmaz, çünkü anne 7 gün baktıktan, emzirdikten sonra yavru tavşanı bırakır, baba zaten pek ortalarda görülmez, kısaca herkes yoluna gider. Yedi gününü yitirdim, yedi bıyığını bitirdim, sen şu dağa ben bu dağa”. Rivayete göre, tavşan yavrusunu 7 gün besledikten sonra, ona bu tekerlemeyi söyler ve gönderirmiş. Özellikle, yaşı epeyce ilerlediği halde hala anne-babasına maddi olarak bağımlı olanlar için söylenen bir sözdür.  Tavşanlar ortalama 6 yıl (4-9) yaşarlar.  Ürkek canlılardır, çünkü doğada av konumundadırlar. Etleri başka hayvanlarca pek sevilir. Buna karşın tavşanlar et yemezler, otobur hayvanlardır, otla ve yeşil bitkilerle beslenirler.

 
Koca sivri kulaklarıyla duymaları çok güçlüdür. Her türlü sese karşı şaşkınlıkla ve tedirgin olarak tepki verirler. Bu yüzden kendi türünden bir canlının yaklaşması durumunda bile irkilirler. Gece aktif hayvanlardır. Playboy’un amblemi bunun için mi tavşan acaba diye sordum kendi kendime, ama bu sorunun cevabının tavşanların aşırı çiftleşmeleri nedeniyle olduğunu öğrendim ! Kendilerini güvende tutmak ve doğum yapmak için tüneller kazarlar.  Yalnızlığı hiç sevmezler, sosyal yaşam içinde olurlar. Ses telleri vardır ama çok nadir ses çıkarırlar, canları yandığı veya çiftleştiklerinde ses çıkarırlar. Gözleri  iki yandadır ve neredeyse 360 derece görüş alanına sahiptirler.

 
 
Tavşanlar kendi aralarında da hoşlanma ve sevgi göstermek için birbirlerini yalarlar. Okşanıp sevilirken dişlerini gıcırdatmaları kedilerin keyiflenince mırıldanmalarına  benzer ve çok hoşlandıklarına işarettir. Heyecanlandıklarında ve mutlu olduklarında kafa ve kulaklarını hızlı hareketlerle sallarlar. Kafa havada ve kulaklar dimdik olarak duruyorsa tavşan tehlike sezmiş ve tetikte bekliyor demektir. Tavşanlar kendi aralarında haberleşmek ve birbirlerini uyarmak için arka ayaklarını yere  veya kafeslerine vururlar. Ön ve arka ayaklarının yapısından dolayı yokuşu hızla çıkarlar ancak inişte zorlanırlar. Bilinenin aksine havuç sevmez, bol su içerler.

Tavşan ayağı taşımanın uğur getirdiğine inanılır. 62 rakamından tavşan çizmek hepimizin çocukluğunda denediği bir iştir. Bu tavşana 62 tavşanı denir ve 1962 doğumlu şair Sunay Akın  “62 Tavşanı” adlı şiirinin son mısralarında şöyle der:

Öğrendim saat kulelerini
Kibrit kutularından
Bağışla beni
İki dünya savaşının
Yaşanıldığı yüzyılda
Nüfus cüzdanımdaki 62'den
Yaptığım tavşan.


 
 
Halk arasında tavşan dudak olarak bilinen dudak-damak yarığı, fetüste dudak ve damakların birleşememesi sonucu oluşan bir bozukluktur. Cerrahi olarak tamamen düzeltilebilir. Görünümü tavşan ağzına benzetilmiş olmalı ki bu doğumsal (konjenital) anomali böyle  isimlendirilmiştir.

 

Korku, telaş ve endişenin ete kemiğe bürünmüş canlı hali olan tavşan başka şairlerin de mısralarında yer almaktadır. Sezai Karakoç “Liliyar” isimli şiirinde sevdiğine şöyle seslenir :
……Lilinin bir tavşan gibi koşusu
       Keklik gibi dönüp bakışı yok mu…


Canbaba, Can Yücel ise “Tavşan Kanı” adlı şiirinin son mısralarını şöyle bitirir:

Tavşan Kanı
Güneş batarken getirdiğin çay
Marmaradan daha yavaş soğurdu
Göz göze geldikçe düşünürdüm de
Hep akşamla boyasınlar sandalları
Biz uslu sevgilerin türbesiydik
Her gece uyanan mezar taşlarıyla
Öyle çoğalırdı ki tavşanlarımız
Yaşayan kalmayacaktı nerdeyse

Cem Karaca’nın müthiş yorumuyla  Ahmet Arif’in sözlerinin bir araya geldiği “Unutamadığım” isimli hakikaten unutulması mümkün olmayan o şarkıda tavşan kanından söz edilir:

Açardın
yalnızlığımda,
Mavi ve yeşil
açardın,
Keklik kanı, kınalı-berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri.
Gitmek…
gözlerinde gitmek sürgüne
Yatmak
gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?
Canımın gizlisinde bir can idin ki
Kan değil, sevdamız akardı geceye
Sıktıkça cellad
kemendi….

Ahmet Arif “33 Kurşun” adlı şiirinde de tavşanı hatırlar:

…yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
   sırtı alaçakır
   karnı sütbeyaz
   garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
   yüreği ağzında öyle zavallı
   tövbeye getirir insanı


 
Alevi inancında, Hz. Ali 'nin atını ürküttüğü ve  Kerbela'da Hz.Hüseyin'in yerini düşmanlara gösterdiği için tavşan lanetli kabul edilir. Musevi inancında da tavşan eti yasaktır. Tavşanla ilgili bazı deyimler vardır ki günlük yaşamda da sıklıkla kullanılır, örneğin;

·        Araba ile tavşan avlanmaz:  başarıya ulaşmak için o işe uygun olan şeyler seçilmelidir.
·        Tavşana kaç tazıya tut demek: iki tarafı da kendi tutumlarında yüreklendirirken karşıt fikirlerini kışkırtmak.
·        Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi yok:  istenilen etkiyi yapmaktan çok uzak kalan kızmak, darılmak gibi tavırlar için söylenir.
·        Tavşanın suyunun suyu: bir şeyin pek az hatırlanan kalıntısı.
·        Tavşan bayırı aştı: iş işten geçti.
·        Tavşan boku, tavşan pisliği: ne kokar ne bulaşır, etliye sütlüye karışmamayı fazilet sayan insanlar için kullanılır.
·        Tavşan uykusu: hafif ve tedirgin uyku.
·        Tavşan kanı: demli çay için kullanılan kırmızı berrak renk.
·        Tavşan yürekli: çok ürkek, korkak.

Çocukluğumuzun en çok sorulan tekerleme-bilmecesinin cevabı ne kadar da zordu değil mi?

 
      Ben havucu çok yerim, lahanayı severim
     Yokuşu hızlı çıkar, inişi güç inerim
     Haydi haydi biliniz, çok kolay bir adım var
     Bilemezseniz adımı, darılırım çocuklar
 
     İki uzun kulağım, her fısıltıyı duyar
     Keskin güçlü dişlerim, küçük bir kuyruğum var
     Haydi haydi biliniz, çok kolay bir adım var
     Bilemezseniz adımı, darılırım çocuklar

 
Sevimli çizgi film karakteri Bugs Bunny’i seyretmeden çocukluğum iyi geçti denebilir mi? Ama ne yazık ki bu güzel yaratıklar günümüzde fabrikasyon şeklinde deney hayvanı olarak kullanılıyorlar. Bir de fal çektirmek için kullanılan “niyet tavşanları” var. Bu hayvanların hoplayıp zıplayıp kaçıp gitmesinler diye arka bacakları  sakat bırakılmıştır. İçinde abukça söz veya mani yazan kağıtlar çektirilir para karşılığı. Kağıdı çekme eğitimi hayvanlar aç bırakılarak verilir. Aç kalan hayvan önündeki kağıtları doğal olarak ısırmaya başlar, bu arada sahibi tavşanın ağzından kağıdı alıp bir parça ot verir, bu böyle sürür gider. Kısaca tavşancık sahibi para kazansın diye sakatlanmakta ve aç kalmaktadır.

 

Keşke sihirbazlar şapkadan tavşan çıkarmada gösterdikleri hünerlerini bu hayvanların hakları olduğunu gösteren belgeyi okuduktan sonra sergileseler, ne iyi olurdu….



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder