Tavşanlar, Lagomorph (tavşangiller)
ailesine mensup memeli hayvanlardır. Doğurarak çoğalırlar. Tavşanların gebelik süresinin
29-33 gün olması ve yılda ortalama 6 kez doğum yapabilmeleri ve her doğumda da yaklaşık
6-10 yavru doğurmaları göz önüne alınırsa,
bir tavşan çifti, bir yılda koca
bir aile oluştururlar. Ancak öyle olmaz, çünkü anne 7 gün baktıktan, emzirdikten
sonra yavru tavşanı bırakır, baba zaten pek ortalarda görülmez, kısaca herkes
yoluna gider. “Yedi gününü yitirdim, yedi bıyığını bitirdim, sen şu dağa ben bu dağa”. Rivayete göre, tavşan yavrusunu 7 gün besledikten sonra, ona bu tekerlemeyi söyler ve gönderirmiş. Özellikle, yaşı epeyce ilerlediği halde hala anne-babasına maddi olarak bağımlı olanlar için söylenen bir sözdür. Tavşanlar ortalama 6 yıl (4-9) yaşarlar.
Ürkek canlılardır, çünkü doğada av konumundadırlar. Etleri başka hayvanlarca pek sevilir. Buna karşın tavşanlar et yemezler, otobur hayvanlardır, otla ve yeşil bitkilerle beslenirler.
Koca sivri kulaklarıyla duymaları çok
güçlüdür. Her türlü sese karşı şaşkınlıkla ve tedirgin olarak tepki verirler.
Bu yüzden kendi türünden bir canlının yaklaşması durumunda bile irkilirler. Gece
aktif hayvanlardır. Playboy’un amblemi bunun için mi tavşan acaba diye sordum
kendi kendime, ama bu sorunun cevabının tavşanların aşırı çiftleşmeleri
nedeniyle olduğunu öğrendim ! Kendilerini güvende tutmak ve doğum yapmak için
tüneller kazarlar. Yalnızlığı hiç sevmezler, sosyal
yaşam içinde olurlar. Ses telleri vardır ama çok nadir ses çıkarırlar, canları
yandığı veya çiftleştiklerinde ses çıkarırlar. Gözleri iki yandadır ve neredeyse 360 derece görüş
alanına sahiptirler.
Tavşanlar kendi aralarında da hoşlanma ve sevgi göstermek için
birbirlerini yalarlar. Okşanıp sevilirken dişlerini gıcırdatmaları kedilerin keyiflenince
mırıldanmalarına benzer ve çok
hoşlandıklarına işarettir. Heyecanlandıklarında ve mutlu olduklarında kafa ve
kulaklarını hızlı hareketlerle sallarlar. Kafa havada ve kulaklar dimdik olarak
duruyorsa tavşan tehlike sezmiş ve tetikte bekliyor demektir. Tavşanlar kendi aralarında
haberleşmek ve birbirlerini uyarmak için arka ayaklarını yere veya kafeslerine vururlar. Ön ve arka
ayaklarının yapısından dolayı yokuşu hızla çıkarlar ancak inişte zorlanırlar.
Bilinenin aksine havuç sevmez, bol su içerler.
Tavşan ayağı taşımanın uğur getirdiğine
inanılır. 62
rakamından tavşan çizmek hepimizin çocukluğunda denediği bir iştir. Bu tavşana
62 tavşanı denir ve 1962 doğumlu şair Sunay Akın “62 Tavşanı” adlı şiirinin son mısralarında
şöyle der:
Öğrendim saat kulelerini
Kibrit kutularından
Bağışla beni
İki dünya savaşının
Yaşanıldığı yüzyılda
Nüfus cüzdanımdaki 62'den
Yaptığım tavşan.
Kibrit kutularından
Bağışla beni
İki dünya savaşının
Yaşanıldığı yüzyılda
Nüfus cüzdanımdaki 62'den
Yaptığım tavşan.
Halk
arasında tavşan dudak olarak
bilinen dudak-damak yarığı, fetüste
dudak ve damakların birleşememesi sonucu oluşan bir bozukluktur. Cerrahi olarak
tamamen düzeltilebilir. Görünümü tavşan ağzına benzetilmiş olmalı ki bu doğumsal
(konjenital) anomali böyle isimlendirilmiştir.
Korku, telaş ve endişenin ete kemiğe bürünmüş canlı hali olan tavşan başka şairlerin de mısralarında yer almaktadır. Sezai Karakoç “Liliyar” isimli şiirinde sevdiğine şöyle seslenir :
……Lilinin bir tavşan gibi koşusu
Keklik
gibi dönüp bakışı yok mu…
Canbaba, Can Yücel ise “Tavşan Kanı” adlı şiirinin son mısralarını
şöyle bitirir:
Tavşan Kanı
Güneş batarken getirdiğin çay
Marmaradan daha yavaş soğurdu
Göz göze geldikçe düşünürdüm de
Hep akşamla boyasınlar sandalları
Marmaradan daha yavaş soğurdu
Göz göze geldikçe düşünürdüm de
Hep akşamla boyasınlar sandalları
Biz uslu sevgilerin türbesiydik
Her gece uyanan mezar taşlarıyla
Öyle çoğalırdı ki tavşanlarımız
Yaşayan kalmayacaktı nerdeyse
Her gece uyanan mezar taşlarıyla
Öyle çoğalırdı ki tavşanlarımız
Yaşayan kalmayacaktı nerdeyse
Cem Karaca’nın müthiş yorumuyla Ahmet Arif’in sözlerinin bir araya geldiği “Unutamadığım”
isimli hakikaten unutulması mümkün olmayan o şarkıda tavşan kanından söz
edilir:
Açardın
yalnızlığımda,
Mavi ve yeşil
açardın,
Keklik kanı, kınalı-berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri.
Gitmek…
gözlerinde gitmek sürgüne
Yatmak
gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?
Canımın gizlisinde bir can idin ki
Kan değil, sevdamız akardı geceye
Sıktıkça cellad
kemendi….
yalnızlığımda,
Mavi ve yeşil
açardın,
Keklik kanı, kınalı-berrak.
Yenerdim acıları, kahpelikleri.
Gitmek…
gözlerinde gitmek sürgüne
Yatmak
gözlerinde yatmak zindanı
Gözlerin hani?
Canımın gizlisinde bir can idin ki
Kan değil, sevdamız akardı geceye
Sıktıkça cellad
kemendi….
Ahmet Arif “33 Kurşun” adlı şiirinde de
tavşanı hatırlar:
…yokuşun dibinden
bir tavşan kalktı
sırtı alaçakır
karnı sütbeyaz
garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
yüreği ağzında öyle zavallı
tövbeye getirir insanı
sırtı alaçakır
karnı sütbeyaz
garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
yüreği ağzında öyle zavallı
tövbeye getirir insanı
Alevi
inancında, Hz. Ali 'nin atını ürküttüğü ve Kerbela'da
Hz.Hüseyin'in yerini düşmanlara gösterdiği
için tavşan lanetli kabul edilir. Musevi
inancında da tavşan eti yasaktır. Tavşanla ilgili bazı deyimler vardır ki
günlük yaşamda da sıklıkla kullanılır, örneğin;
·
Araba ile tavşan avlanmaz:
başarıya ulaşmak için o işe uygun olan şeyler seçilmelidir.
·
Tavşana kaç tazıya tut demek: iki tarafı da kendi tutumlarında
yüreklendirirken karşıt fikirlerini kışkırtmak.
·
Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi
yok: istenilen etkiyi yapmaktan çok uzak kalan
kızmak, darılmak gibi tavırlar için söylenir.
·
Tavşanın suyunun suyu: bir şeyin pek az hatırlanan kalıntısı.
·
Tavşan bayırı aştı: iş işten geçti.
·
Tavşan boku, tavşan pisliği: ne kokar ne bulaşır, etliye sütlüye
karışmamayı fazilet sayan insanlar için kullanılır.
·
Tavşan uykusu: hafif ve tedirgin uyku.
·
Tavşan kanı: demli çay için kullanılan kırmızı
berrak renk.
·
Tavşan yürekli: çok ürkek, korkak.
Çocukluğumuzun
en çok sorulan tekerleme-bilmecesinin cevabı ne kadar da zordu değil mi?
Ben havucu çok yerim, lahanayı severim
Yokuşu hızlı çıkar, inişi güç inerim
Haydi haydi biliniz, çok kolay bir adım var
Bilemezseniz adımı, darılırım çocuklar
İki uzun kulağım, her fısıltıyı duyar
Keskin güçlü dişlerim, küçük bir kuyruğum var
Haydi haydi
biliniz, çok kolay bir adım var
Bilemezseniz adımı, darılırım çocuklar
Bilemezseniz adımı, darılırım çocuklar
Sevimli
çizgi film karakteri Bugs Bunny’i seyretmeden çocukluğum iyi geçti denebilir
mi? Ama ne yazık ki bu güzel yaratıklar günümüzde fabrikasyon şeklinde deney
hayvanı olarak kullanılıyorlar. Bir de fal çektirmek için kullanılan “niyet
tavşanları” var. Bu hayvanların hoplayıp
zıplayıp kaçıp gitmesinler diye arka bacakları sakat bırakılmıştır. İçinde abukça söz veya
mani yazan kağıtlar çektirilir para karşılığı. Kağıdı çekme eğitimi hayvanlar
aç bırakılarak verilir. Aç kalan hayvan önündeki kağıtları doğal olarak ısırmaya
başlar, bu arada sahibi tavşanın ağzından kağıdı alıp bir parça ot verir, bu
böyle sürür gider. Kısaca tavşancık sahibi para kazansın diye sakatlanmakta ve aç
kalmaktadır.
Keşke
sihirbazlar şapkadan tavşan çıkarmada gösterdikleri hünerlerini bu hayvanların
hakları olduğunu gösteren belgeyi okuduktan sonra sergileseler, ne iyi olurdu….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder