Gallup’un
yaptığı bir araştırmada ABD’de fakülte son sınıf öğrencilerinin % 40’ının
Amerikan İç Savaşı’nın hangi tarihte olduğunu bilmediğini, yetişkin yaş
grubundaki Amerikalılar’ın % 22’sinin
Japonya’ya atom bombası atılıp atılmadığı konusunda bilgilerinin olmadığını
okuyunca (Washington Post, 01.11.1995) çok şaşırmış “ yazıklar
olsun” demiştim. Büyük konuşmuşum…
Tıp
Fakültesi’ni bitirip, üstüne bir de 4-6 yıl uzmanlık eğitimi gören yüzlerce
hekimle karşılaştım, bir kısmının uzmanlık sınav jürilerinde bulundum, konuştuğum
zaman bu genç doktorların azımsanmayacak bir kısmının Hipokrat’ın, Galen’in kim
olduklarını bilmediklerini üzülerek, içim burkularak gözlemledim. Ancak yukarıda
sözünü ettiğim gazete haberindeki vahim eksikliklerin sorumlularının Amerikalı’lar ya da bizim genç doktorlarımız
olduğunu söylemek ne derecede doğru olur ki ? Toplumdakilere ne sunarsanız, ne
kadar sunarsanız o kadarını alırlar. Bizler Tıp Fakülteleri’mizde “sosyal tıp, tıp tarihi, tıbbi etik, tıp ve sanat, tıp hukuku, felsefe vb” konuları ne kadar sunuyoruz ki, buralardan
mezun olan genç doktorlarımızdan bazı şeyleri isteme hakkımız olsun !
Hipokrat’ın
Bodrum’dan bir el uzatma mesafesindeki İstanköy
(Kos) adasında yaşadığını, hocasının Selymbria’lı
(Silivri) Herodikos olduğunu, Atina’ya hiç gitmediğini, hekimliğini “İyonya” denilen İzmir ve hinterlandında
uyguladığını, gözlem ve mantığa dayalı tıbbi araştırmanın temelini attığını,
tanrıları bir tarafa bırakarak tapınaklardan yani asklepion’lardan
çıkarak “gezgin hekim” dönemini başlattığını, kutsal hastalık kabul edilen
epilepsinin (sara hastalığı) beyinle ilgili olduğunu ileri sürdüğünü, Hipokrat
öğretisinin ana öğelerinin “tümünü gözle,
hastalığı değil hastayı izle, doğaya
yardımcı ol” gibi her çağda geçerli
öneriler olduğunu ve “tıp
sanatının kapsamı acıları yok etmek ya da en azından hafifletmektir, buna
inanmayanlar bile bunun varlığı ve gücünün kanıtı ile iyileşebilir”
sözleriyle hekimlikteki sanat olgusunu vurguladığını tabii ki bilemezler.
Galen’in (Galenos) Bergama’da 129 yılında doğduğunu ve bu şehirde
büyüdüğünü, on kafatası sinir çiftinden yedisini keşfettiğini, üçyüz’den fazla
eseri olduğunu, anatomi , fizyoloji ve eczacılık bilimine katkılar sağladığını,
arenada yaralanan gladyatörleri tedavi
etmekle görevli tarihin ilk maaşlı cerrahı olduğunu, Roma İmparatoru Marcus Aurelius da dahil üç imparatora hekimlik yaptıktan
sonra tekrar Bergama’ya dönerek 199 yılında burada öldüğünü, nabız sayısını
hastalık-sağlık dengesinde ölçü olarak kullanan ilk hekim olduğunu, 1500 yıl
Avrupa tıbbına hükmettiğini anlattık mı
ki bilsinler genç doktorlarımız.
Bizler sahip çıkmamışız ki Hipokrat’a, Galen’e… Dünya bu iki büyük hekimin birincisini Yunan, ikincisini Roma Uygarlığı içinde gösterirken karşı çıkmamışız, susmuşuz, halen de susuyoruz. Hekimlik ve sağlık bilimlerinin öncülerinin Eski Yunan’lı olmadıklarını, İyonya’lı olduklarını, hekimlik tanrısı Asklepius’un Zeus’un değil, Apollon’un oğlu olmasının hekimliğin Anadolu’dan çıkıp beslendiğinin kanıtı olduğunu, çünkü Zeus’un Eski Yunan olmasına karşın Apollon’un İyonya’lı yani Anadolu’lu olduğunu onlara anlatmamışız ki…Eski Yunanistan’da Romalı’lar dönemine kadar bir kitaplık yokken, parşömenin keşfedildiği Bergama’da devrin en büyük kütüphanelerinden birinin var olduğunu hangi kitaplarımızda yazmışız, nerelerde anlatmışız ?
Neden bir
Hipokrat Üniversitemiz yok, neden bir Galen Tıp Fakültemiz yok ? Buna karşın
Demirel’den Bayar’a, Menderes’ten Özal’a, Abdullah Gül’den Recep Tayip Erdoğan’a kadar
yaşayan-ölen siyasilerimizin hepsinin adına birer Üniversite kurmuşuz. Asli görevleri eğitim ve araştırma olan bilim merkezleri üniversitelerimize bilim ile ilgileri yok denecek kadar az olan siyasilerimizin ismini vermekle bu üniversiteleri yüceltmiş mi oluyoruz şimdi ?
Sahip çıkmak
sözlükte şöyle tanımlanır: kendinin
olduğunu ileri sürmek, korumak,
koruyucu olmak, ilgilenip
gözetmek. Artık bizlerin de gerçek değerlerimize sahip
çıkmamızın zamanı geldi, geçiyor, başkalarının sahiplendiği değerlerin, çağlar boyu
göç eden medeniyetlere bir köprü olan, dünyanın
en büyük açık hava müzelerinden Anadolu’
ya ait değerlerin bizim değerlerimiz olduğunu her yerde söylemeli
bunları korumalıyız, zaman kaybetmeden hemen şimdi….
Galenos gebeliği 4 evreye ayırmıştır. Modern tıpta ise gebelik 3 evreye (trimester) ayrılmıştır. İlginç yanı ise Galenos’un bunu Aristo ve Hipokrattan alması ve bu evrelemenin Kuran-ı Kerim’de de aynen yer al- masıdır.
YanıtlaSilAristo’ya göre gebelik
1. evre: sperm, 2.evre: regl kanı, 3.evre: beden/et, 4.evre: kemikler,
5.evre: etlerle beraber büyüme
Galen’e göre gebelik
1.evre: “semen”, 2.evre: regl kanı, 3.evre: şekillenmis vücut, 4.evre: kemikler
Kuran-ı Kerim’e göre gebelik
1.evre: “nutfa” yani sperm, 2.evre:”Alak” yani “kan pıhtısı”, 3.evre:
“mudahgha” yani “bir et parçası”, 4.evre: “adaam” yani kemikler, 5.evre: kemiklerin kaslarla örtülmesi
Galenos, anotomi bilgisi olmayan bir hekimin, planı olmayan bir mi- mara benzeyeceğini söylemiştir.
Galenos:
Maymun ve domuzlar üzerinde anaotomik deneyler yapmak,
Kaslar ve kemikleri inceleyip otopsi deneyimi yaratmak,
Beyini ve karıncıkları tanımlayıp, yumuşak ve sert sinirler arasındaki farkları belirlemek ve sempatik sinir sistemini bulup sinirlerin işlevini çözmek,
Kan akımı teorisini bulmak,
Tanıda nabız ve idrar muayenesini geliştirmek,
Tedavide diyet ve fizyoterapi uygulamak ile ve fitoterapi yani bitkisel tedavi ve bununla ilgili kendi adıyla anılan prepatların oluşumuna olanak sağlayan kimliği ile tanınır. “Narkotik” kelimesinin de ilk kez Galenos tarafından kullanıldığı öne sürülmektedir. Galenos kitaplarında uyuştu- rucu bitkileri sınıflandırmıştır. Mandrake kökü, Alternus tohumları ve afyon buna örnek olarak gösterilir.