Ne, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihinden bahsedeceğim ne de
kamuoyunda öne çıkarıldığı biçimde kadınlara karşı şiddetin dünyada en yaygın ama en az cezalandırılan suç olduğundan, ne töre cinayetlerinden, ne de fuhuşa
zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayılarının yüksekliğinden. Birleşmiş
Milletler verilerine göre dünyadaki
yapılan işlerin %66’sı kadınlar
tarafından görülüyorken kadınların dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahip
olmaları, ancak dünya’daki mal
varlığının % 1’ine sahip olmaları, başka bir deyişle dünyadaki işlerin % 34’ü
erkekler tarafından yapılıyorken,
dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una
sahip olmaları gerçeğini de aktarmak değildir benim amacım.
Kendini insanlık ve bilim uğruna feda eden bir yürekli kadından,
kimyacı Marie Curie’den bahsedeceğim 8 Mart Kadınlar Günü’nde. Marie Curie, radyoaktivite konusundaki çalışmalarda
bir öncüydü ve Nobel Ödülü’nü iki kez kazanan ilk kadın oldu.
Polonya asıllı bilim kadını 7 Kasım 1867'de, Varşova'da doğan
Maria Sklodowska ya da Fransa'da yaptığı evlilik sonrası, dünyada bilinen
adıyla Marie Curie bu yazımın kahramanı. Eşi ve meslektaşı olan Pierre’in trajik ölümü sonunda, kötülerce olay üzerine türetilen dedikodulara, bilimsel kuruluşlar tarafından sürdürülen
karalama kampanyalarına ve diğer zorluklara göğüs germek zorunda kalan ve ağır bir bedel ödemeye mecbur bırakılan M.
Curie’nin buluşları, sonunda yaşamına mal oldu.
Sorbonne’u bitirdikten sonra doğa bilimleri ve matematik dalında
yüksek lisans yaptı , 1895'te bu eğitimini tamamladı. Aynı yıllarda Fransız
fizikçi Pierre Curie ile tanıştı ve evlendi. Curie'ler, 1897 kışında "Becquerel ışınları"nın gizemini
çözmeye karar verdiler. Marie'nin adını verdiği "radyoaktivite”yi ortaya çıkardılar. Haziran 1898'de, uranyumdan 400
kat daha radyoaktif bir kimyasal elementi bularak ilk başarılarına ulaştılar.
Bu elemente Marie'nin anayurdundan esinlenerek "polonyum" adını
verdiler. Curie'ler, araştırmalarını sürdürdüler ve Kasım 1898'de, polonyumdan
da güçlü bir başka radyoaktif element keşfettiler ve adına Latince'de "ışın" anlamına gelen
"radyum" adını uygun gördüler. 1903 Nobel Fizik Ödülü'nü
Henrie Becquerel ile birlikte paylaştılar. 19 Nisan 1906'da da, trajik bir kaza
sonucu kocası Pierre Curie atlı bir arabanın altında kalarak hayatını kaybetti.
Marie, acısını kendini işine vererek hafifletmeye çalıştı. Sorbonne'da eşinin
kürsüsüne profesör olarak atandı, bu okulda ders veren ilk kadın unvanını
kazandı.
Marie Curie kendini bilime adarcasına çalışırken ”amipsi
yasamı” seçenler boş durmuyordu. 4 Kasım 1911'de Fransa'nın yüksek
tirajlı gazetesi Le Journal'in manşeti
şöyle çıkmıştı: "Bir aşk hikâyesi:
Madam Curie ve Profesör Langevin". Marie ile fizikçi Langevin uzun zamandan beri
çok yakın iki çalışma arkadaşıydı. Kocası Pierre'in ölümünden sonra Prof Langevin ona çok destek olmuştu.
Marie'nin 1911'de Nobel Kimya Ödülü'nü aldığı açıklandı, ancak Komite
üyeleri onun törene gelmemesini
istiyordu. Marie bu öneriyi dikkate almadı
ve törene gitti. Ancak “amipler” amacına ulaşmış, bu dedikodular
sonucunda iki dostu birbirinden ayırmıştı.
Marie, laboratuvarına geri döndü.
İlginçtir, Langevin bu olaylardan çok kısa bir süre sonra metresiyle
birlikte yaşamaya başladı. Dedikoduların kaynağı olan karısını terk etti.
İlk olarak radyumun tıbbi uygulamalarda kullanılmasına öncülük
etti. Kansere karşı çok etkili sonuçlar veren "radyoterapi", uzun yıllar boyunca milyonlarca insanın
hayatını kurtardı. Ama radyumun öldürücü etkisi de artık ortaya çıkmaya
başlamıştı. 1930'lu yıllarda doktorlar başta olmak üzere radyumun kullanıldığı
saat fabrikalarında çalışan işçilerin büyük bir bölümünde özellikle kemik
kanseri vakalarına rastlandı.
Marie Curie de radyum tehlikesini fazlasıyla yaşamaya başladı. Gece gündüz demeden birlikte yaşadığı element şimdi ona karşı geliyordu. Mayıs 1934'te çok ciddi şekilde rahatsızlanmıştı. Şiddetli bir kansızlığı vardı bunun için Fransız Alpleri'ndeki sanatoryuma gönderildiyse de artık çok geçti. Uzun yıllar üzerinde çalıştığı radyum nedeniyle kan kanserine yakalanmıştı, yıllar süren mücadelesi onun pırıl pırıl beynini değil, ancak ellerini vurmuştu, parmakları nasırlarla ve radyasyon yanıklarıyla doluydu. Ve çok geçmeden 4 Haziran 1934'te gözlerini hayata yumdu. İnatçı bir mücadeleyle geçen bilimsel kariyerinde, binlerce kişinin hayatını kurtaran Curie, yine kendi adını verdiği maddeye yenik düşmüştü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü benim için M. Curie ile anlam kazanıyor.
Marie Curie de radyum tehlikesini fazlasıyla yaşamaya başladı. Gece gündüz demeden birlikte yaşadığı element şimdi ona karşı geliyordu. Mayıs 1934'te çok ciddi şekilde rahatsızlanmıştı. Şiddetli bir kansızlığı vardı bunun için Fransız Alpleri'ndeki sanatoryuma gönderildiyse de artık çok geçti. Uzun yıllar üzerinde çalıştığı radyum nedeniyle kan kanserine yakalanmıştı, yıllar süren mücadelesi onun pırıl pırıl beynini değil, ancak ellerini vurmuştu, parmakları nasırlarla ve radyasyon yanıklarıyla doluydu. Ve çok geçmeden 4 Haziran 1934'te gözlerini hayata yumdu. İnatçı bir mücadeleyle geçen bilimsel kariyerinde, binlerce kişinin hayatını kurtaran Curie, yine kendi adını verdiği maddeye yenik düşmüştü. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü benim için M. Curie ile anlam kazanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder