Sayfalar

3 Mar 2012

Eski Zamanlarda Doktor Kazançları


Mezopotamya Uygarlıkları’nda hekim saray dışında verdiği hizmetten elde ettiği gelirle geçinirdi, hekimler serbest meslek erbabıydı, fırıncı, hancı veya mimar ile ekonomik anlamda aynı statüde idi, devlet memuru değildi, saraydan her hangi bir ücret  almazdı.
Yunan tarihçi Diodorus Sicilusun yazdıklarına göre, Mısır Uygarlığı’nda  savaş zamanlarında ve Mısır toprakları içindeki seyahatlerinde hastalara ücretsiz tedavi yapılmaktadır. Çünkü burada doktorlar devletten para almaktadır. Devlet adamı ve hekim İmhoetep’in buyrukları arasında “hastanın ödeme gücünü üstünde ücret istenmeyeceği” vurgulanır ki tarihte ilk yazılı kanundur.
Hammurabi Kanunları’na göre, bir hekim soylu bir kişinin kırık kemiğini tedavi etmişse, kendisine 5 gümüş şekel ödenecek, fakat eğer hasta soylu kişi değilse ücret 3 şekel olacaktır. Eğer bu kişi soylu kişinin esiri ise, hekime 2 şekel verilecektir. Kanunun 215. maddesinde doktorun büyük bir operasyon gerçekleştirmesi ya da bir göz hastalığını iyileştirmesi halinde, 10 şekelle ödüllendirilmesi gerektiği  belirtiliyordu. Hasta, özgür biriyse 5 şekel,  köleyse, efendisi onun adına 2 şekel öderdi.  Cerrahi operasyonlar için ödenecek ücretler daha yüksekti. 1 şekel,  16.5 gr gümüş demekti, 10 şekele bir ev, tarla veya vasıflı bir köle alınırdı.   Bir inek 7 şekel, bir at 20 şekel, bir kıymetli elbise 30 şekel idi. Bir yapı ustası yılda 8 şekel kazanırdı
Herodot,  tarih kitabında Kroton’lu Demokodes  isimli hekimin yılda 1 talent kazandığını yazar. 1 talent, 26.2 kg kadar olup yaklaşık 6000 drahmedir. Drahme ise bir avuç dolu obolos olup bir obolos ise takasta kullanılan bakır çubuktur. Antik Anadolu’da,  İyonya’da bir mimar günde 1.5-2 drahme , kitap yazıcısı beş  günde yazabildiği 1000 kelimeye 20 drahme alırdı. 50 kg buğday 8 drahme, bir öküz 60 drahme  bir ev  3000  drahme idi. Kaba bir hesapla o dönemde bir hekim yıllık kazancıyla 100 öküz veya 2 ev alabilirdi. Bu günkü rakamlarla 1 gümüş talent 300.000 $, 1 altın talent 1 milyon $ olarak hesaplanmaktadır.

Asklepion’larda iki çeşit hekimlik vardı, özel ve kamu hekimliği. Özel hekimlikte hastaya hekim kendi evinde bakar ve bir ücret alırdı, kamu hekimliğinde ise “iatreion” veya “taberna” denen mekanlarda hasta bakılır, hekimlerin maaşları yönetimce belirlenirdi, bu hekimlere “iatros demosios” denir ve ücretleri “iatrikon” denen bir vergi ile halktan sağlanırdı, hastadan ayrıca bir ücret talep edilmezdi.  Bunun yanı sıra hasta Asklepion’dan çıkmadan önce mali durumuna göre hekime hediyeler verirdi. Zenginler domuz, koyun ve en makbul olarak da horoz sunarken fakirler ise ayakkabılarını, şarap veya yulaflı kekler hediye ederlerdi. Çok fakirlerden ise bir tutam saç veya Asklepion’u yüceltici bir şarkı söylemesi istenirdi. Özel hastaların para ödemeleri taksitlendirilebiliyordu ancak ödeme bir yılı aşamazdı.
15.yy da Rönesans’ta, Floransa’da hekimler ve baharat tüccarları “Medici Especiali” adında bir lonca kurmuşlardır, böylece soyluluk ve soylu meslek kavramı para kazanma karşısında kaybetmiş, dönemin egemen ve güçlü meslekleri para getiren işlerde ortak loncalar kurmuşlardır. Baharatçılar ve doktorlar elele, sağlıklı günlere (!). Sanatçılar da bu loncaya sağlıkçılara olan yakınlıkları nedeniyle 2. dereceden kabul edilmişlerdir. Kara mizah kısaca.
Bu arada doktorlara Anadolu ve Helen’de “iatros”, Roma’da “medici denildiğini hatırlatalım ve Roma imparatoru Vesparian’ın (MS 79) ve devamında Hadrianus’un (MS 117) doktorları askerlikten, Antonius Pius’un (MS 159) ise hekimleri vergiden muaf tuttuklarını bir dipnot olarak verelim.
Anadolu Selçukluları’nda hekimlik serbest meslek uygulaması biçimindeydi. Hekimler yaptıkları hizmet karşılığında halktan ücret alırlardı, bu hekimlere devletin desteği yoktu. Bunun yanı sıra sağlık hizmeti sunan vakıflar kurulmuştu, buralarda sağlık hizmetleri halka ücretsiz sunulurdu, bu vakıflar harcamalarını dükkan, hamam, çarşı gibi gelir getiren öz kaynaklarından sağlarlardı.
Günümüzde hekim kazançları yazımızın konusu değil, zaten ülkemizdeki hekimlerin büyük bir çoğunluğunun kazancı yazmaya değer değil.


Tıbbı seçmek için en önemli neden insanlara yardım etmek için hekimliğin en uygun meslek olmasıdır, zengin olmak için doktor olmayı, bunun için tıp eğitimi görmeyi ilk başta düşünmez insanlar. Ancak uzun ve zorlu ve bir o kadar da masraflı bir eğitimden sonra hekim diğer insanlardan farklı bir konuma ulaşmış olsa da, yine de hayatını kazanmak zorundadır. Tıbbın dışında mesleğin ticari yönüyle tanışır hekim ve eğitimine başlarken var olan ideallerinden bir kısmı bu süreçte yitirilir. Bu istenilmeyen, hedeflenilmeyen bir durum olsa da maalesef yaşanılandır,  gerçektir. Ancak bir ironiyi de beraberinde yaşıyoruz. Şöyle ki;  iyi para kazanan hekimin vicdanı para yönünden rahatsız olmaz çünkü kötü hekimin para kazanamayacağına inandığından kendisinin “iyi hekim” olduğuna inanır ve rahatlar. Meslekten para kazanmayı hedeflememiş ve kazanamamış iyi hekimlerin var olduğunu  düşündüğümüzde  pek de doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır bu yargının. Hekimlikte iyilik ölçüsü kazanılan para olamaz. Tıp bir sanattır, iyileştirme sanatıdır, hekim de bu sanatı başarıyla uyguladığı ölçüde iyi hekimdir.

1 yorum:

  1. ne güzel bir yazı... keyifle okudum.... Bu örneklerdeki hizmetlerin katsayıları TTB den kat kat yüksek... bunları kullanabiliriz, farkındalık amacıyla :)) günümüzde hekim kazançları için spekülasyon yapanlar bunları mutlaka okumalılar... teşekkürler argos :))

    YanıtlaSil