Mezopotamya Uygarlıkları’nda hekim saray dışında verdiği hizmetten
elde ettiği gelirle geçinirdi, hekimler serbest meslek erbabıydı, fırıncı,
hancı veya mimar ile ekonomik anlamda aynı statüde idi, devlet memuru değildi,
saraydan her hangi bir ücret almazdı.
Yunan tarihçi Diodorus Sicilus’un yazdıklarına göre, Mısır Uygarlığı’nda savaş zamanlarında ve Mısır toprakları
içindeki seyahatlerinde hastalara ücretsiz
tedavi yapılmaktadır. Çünkü burada doktorlar devletten para almaktadır. Devlet adamı ve hekim İmhoetep’in buyrukları arasında “hastanın ödeme gücünü üstünde ücret istenmeyeceği”
vurgulanır ki tarihte ilk yazılı kanundur.
Hammurabi
Kanunları’na göre, bir hekim soylu bir kişinin kırık kemiğini
tedavi etmişse, kendisine 5 gümüş şekel ödenecek, fakat eğer hasta soylu kişi değilse ücret 3 şekel olacaktır. Eğer bu kişi soylu
kişinin esiri ise, hekime 2 şekel verilecektir. Kanunun 215. maddesinde doktorun büyük bir
operasyon gerçekleştirmesi ya da bir göz hastalığını iyileştirmesi halinde, 10 şekelle ödüllendirilmesi gerektiği belirtiliyordu. Hasta, özgür biriyse 5 şekel, köleyse, efendisi onun adına 2 şekel öderdi. Cerrahi
operasyonlar için ödenecek ücretler daha
yüksekti. 1 şekel, 16.5 gr gümüş
demekti, 10 şekele bir ev, tarla veya
vasıflı bir köle alınırdı. Bir
inek 7 şekel, bir at 20 şekel, bir kıymetli elbise 30 şekel idi. Bir yapı ustası yılda
8 şekel kazanırdı
Herodot, tarih kitabında Kroton’lu Demokodes isimli hekimin yılda 1 talent
kazandığını yazar. 1 talent, 26.2 kg kadar olup yaklaşık 6000 drahme’dir.
Drahme ise bir avuç dolu obolos olup
bir obolos ise takasta kullanılan bakır çubuktur. Antik Anadolu’da, İyonya’da bir mimar günde 1.5-2 drahme ,
kitap yazıcısı beş günde yazabildiği
1000 kelimeye 20 drahme alırdı. 50 kg buğday 8 drahme, bir öküz 60 drahme bir ev 3000
drahme idi. Kaba bir hesapla o dönemde bir hekim yıllık kazancıyla 100 öküz veya 2
ev alabilirdi. Bu günkü rakamlarla 1 gümüş talent 300.000 $, 1 altın talent
1 milyon $ olarak hesaplanmaktadır.
Asklepion’larda iki çeşit hekimlik vardı, özel ve kamu hekimliği.
Özel hekimlikte hastaya hekim kendi evinde bakar ve bir ücret alırdı, kamu
hekimliğinde ise “iatreion” veya “taberna” denen mekanlarda hasta bakılır,
hekimlerin maaşları yönetimce belirlenirdi, bu hekimlere “iatros demosios” denir ve
ücretleri “iatrikon”
denen bir vergi ile halktan sağlanırdı, hastadan ayrıca bir ücret talep
edilmezdi. Bunun yanı sıra hasta
Asklepion’dan çıkmadan önce mali durumuna göre hekime hediyeler verirdi. Zenginler
domuz, koyun ve en makbul olarak da horoz sunarken fakirler ise ayakkabılarını,
şarap veya yulaflı kekler hediye ederlerdi. Çok fakirlerden ise bir tutam saç
veya Asklepion’u yüceltici bir şarkı söylemesi istenirdi. Özel hastaların para
ödemeleri taksitlendirilebiliyordu ancak ödeme bir yılı aşamazdı.
15.yy da Rönesans’ta, Floransa’da hekimler ve baharat tüccarları “Medici Especiali” adında bir lonca
kurmuşlardır, böylece soyluluk ve soylu meslek kavramı para kazanma karşısında
kaybetmiş, dönemin egemen ve güçlü meslekleri para getiren işlerde ortak
loncalar kurmuşlardır. Baharatçılar ve doktorlar elele, sağlıklı günlere (!). Sanatçılar
da bu loncaya sağlıkçılara olan yakınlıkları nedeniyle 2. dereceden kabul
edilmişlerdir. Kara mizah kısaca.
Bu arada doktorlara Anadolu ve Helen’de “iatros”, Roma’da “medici” denildiğini hatırlatalım ve Roma imparatoru Vesparian’ın (MS 79) ve devamında Hadrianus’un (MS 117) doktorları
askerlikten, Antonius Pius’un (MS
159) ise hekimleri vergiden muaf tuttuklarını bir dipnot olarak verelim.
Anadolu Selçukluları’nda hekimlik serbest meslek uygulaması
biçimindeydi. Hekimler yaptıkları hizmet karşılığında halktan ücret alırlardı,
bu hekimlere devletin desteği yoktu. Bunun yanı sıra sağlık hizmeti sunan
vakıflar kurulmuştu, buralarda sağlık hizmetleri halka ücretsiz sunulurdu, bu
vakıflar harcamalarını dükkan, hamam, çarşı gibi gelir getiren öz
kaynaklarından sağlarlardı.
Günümüzde hekim kazançları yazımızın konusu değil, zaten
ülkemizdeki hekimlerin büyük bir çoğunluğunun kazancı yazmaya değer değil.
Tıbbı seçmek için en önemli neden insanlara yardım etmek için
hekimliğin en uygun meslek olmasıdır, zengin olmak için doktor olmayı, bunun
için tıp eğitimi görmeyi ilk başta düşünmez insanlar. Ancak uzun ve zorlu ve
bir o kadar da masraflı bir eğitimden sonra hekim diğer insanlardan farklı bir
konuma ulaşmış olsa da, yine de hayatını kazanmak zorundadır. Tıbbın dışında
mesleğin ticari yönüyle tanışır hekim ve eğitimine başlarken var olan
ideallerinden bir kısmı bu süreçte yitirilir. Bu istenilmeyen, hedeflenilmeyen
bir durum olsa da maalesef yaşanılandır, gerçektir. Ancak bir ironiyi de beraberinde yaşıyoruz.
Şöyle ki; iyi para kazanan hekimin
vicdanı para yönünden rahatsız olmaz çünkü kötü hekimin para kazanamayacağına
inandığından kendisinin “iyi hekim” olduğuna inanır ve rahatlar. Meslekten para
kazanmayı hedeflememiş ve kazanamamış iyi hekimlerin var olduğunu düşündüğümüzde pek de doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır bu
yargının. Hekimlikte iyilik ölçüsü
kazanılan para olamaz. Tıp bir sanattır, iyileştirme sanatıdır, hekim de bu
sanatı başarıyla uyguladığı ölçüde iyi hekimdir.
ne güzel bir yazı... keyifle okudum.... Bu örneklerdeki hizmetlerin katsayıları TTB den kat kat yüksek... bunları kullanabiliriz, farkındalık amacıyla :)) günümüzde hekim kazançları için spekülasyon yapanlar bunları mutlaka okumalılar... teşekkürler argos :))
YanıtlaSil