“yalnızlık
paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz” diyen Ö. Asaf ne kadar
içten tanımlıyor yalnızlığı. Aslında yalnızlık bir çöl gibidir; suyun, ağacın,
yeşilliğin ve gölgenin olmadığı, güneşin bütün haşmetiyle hüküm sürdüğü, göz
alabildiğince uzanan kum denizi, sadece kum…
Çölde
iki kavramla karşılaşılır, serap ve vaha. Serap yanılgı, vaha ise
gerçektir. Vahada su vardır, ağaç vardır, gölge vardır, vaha hayattır,
çölde soluklanabilmek, yaşama umudunu sürdürebilmek için bir şanstır vaha. Bu
vaha belki de insanın yalnızlığına son verecek olan bir umuttur .
Üzerinde tonlarca
ağırlık hissettiğinde, yaşamın doğallıktan çıkıp zorunluluk olduğunu
düşündüğünde, çölde bir vaha aradığında, bir güzel ve özel insan çıkıp
gelebilir diye umut etmelidir insan…
Leyleklerin göç
edişlerinde emek vardır, umut vardır, nerelerden gelip nerelere giderler yeni
bir baharı yakalamak umuduyla. Bir güzel ve özel insanı bulabilmek
de emek ister, umut ister…
Kendini karanlıklar
içinde, penceresiz, gökyüzünün maviliğinden uzak hissettiğinde, nefessiz kalıp
bir avuç oksijene muhtaç kaldığında, bir güzel ve özel insan çıkıverir,
karanlıkları yırtan, maviliğe kavuşturan,yeniden nefes aldıran, yaşama sevinci veren…
Ümit, dört harfli bir
sözcük, ancak günümüzde ekmek ve su kadar gereksinimiz olan bir sözcük. Sağıma
bakıyorum karanlık, soluma bakıyorum belirsizlik, arkama bakmaya cesaretim yok,
önümü göremiyorum, sisli, bulanık ve güvensiz…
Maalesef
toplumsal olarak yılgınlık denizine yelken açmışız. Olumsuzluk, kötümserlik,
umutsuzluk içimizde ivme kazanmış, beynimizi kemiriyor…
"İlle görmek için mi beklenir güzel günler
Beklemek de güzel" diyor Arif Damar. Bir sıcak ümit, yüreklerimizi ısıtan, yarınlara güvenle baktıran, gülme ve yaşama asılma gücü veren… Ne çok bekliyoruz bu güzelliği şu günlerde. Bu güzel ve özel umudu....
Neden
yalnız kalır insan? Neden çöle koşar zorlukları bildiği halde ? Yalnızlığın
hüznünü kendisiyle paylaşmak için mi yalnızlığı seçer ? Neden teslim olur
yalnızlığa, hem de çölde vahadan çok serap olduğunu bildiği halde ! Tek
çıkış yolunu yalnızlıkta mı görür ? Belki
başkalarına kızdığından, bıktığından ya da kaçtığından, belki de kendini
cezalandırma isteğinden yalnızlığı seçer insan. Kim bilir, belki
yalnızken kendisini yeniden bulması veya keşfetmesinin dayanılmaz
çekiciliğidir insanı bu yolculuğa çıkartan. Yalnızlığı çözüm yapan ne ola ki ?
Nedenler
ne olursa olsun, "insanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır"
diyen Yaşar Kemal insana olan güveniyle hep haklı çıkmaktadır. İnsanoğlu
umutla yaşar, umutsuzluğunu da umutla aşar. Bu umutları gerçekleştiren güzel ve özel insanlar oldukça….
Yalnızlık değil asıl kimsesizliktir insanı tüketen.. yalnızlık da ise bir seçim, bir huzur vardır... çölden çok derin denizlere benzer ... ancak paylaşmanın tadını da kim reddedebilir... mış gibi yapmalara tercih edilse de yalnızlık gerçek paylaşımlar da çiçekleniverir...ve bahar gelir :))
YanıtlaSilBir kaç ay önce bu yazıyı ilk okuduğumda da çok sevmiştim. İnsanca, pek insanca! LKB.
YanıtlaSilBizler yanliz olamayiz,asla yanliz olamayiz,bahsettiginiz guzel ve ozel insanlar herzaman etrafimizda,onlar bize gelmezler,biz onlari buluruz,herbiriyle paylasacagimiz kucucuk seyler bizi, Ozdemir Asafin ifade ettigi gibi,zaman zaman veya surekli bulundugumuz O HAL den cikarir,alir goturur uzaklara,kah duygulandirir,kah aydinlatir dunyamizi,birseyler yapma,biryerlere gitme istegi uyandirir icimizde,yanliz olmadigimizi,dusunebildigimizi, bize ihtiyaci olanlarin oldugunu koyar onumuze....Yanlizlik dostlari olanlar icin sozkonusu olamaz diyorum, kisaca...:))
YanıtlaSil